Aydın Hedef Gazetesi Muhabiri Murat Tan'ın haberine göre; AYTO, geçtiğimiz yıl Kasım ayında zeytinyağında sahtecilik yapan 6 üye firmanın en üst sınırdan para cezasına çarptırılmasının yanı sıra kınama ve 12 ay süreyle de üyelikten geçici çıkarma yaptırımı uygulanmasıyla dikkatleri üzerine çekmişti. Halihazırda bir türlü önüne geçilemeyen gıda sahtekarlığında ilin adını ülkenin zirvesine taşıyanlarla ilgili Aydın Hedef Gazetesi’ne özel açıklamalar yapan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi ve AYTO Başkanı Hakan Ülken, bakanlığın yaptırımlarının yeterli olmadığına vurgu yaptı. AYTO Disiplin Kurulu kararları kapsamında sahtekarlığa adı karışan firmalara yönelik yaptırımlarının dışında toplumda sosyal disipline maruz kalmaları gerektiği yönünde de çalışmaları olduğuna değinen Başkan Ülken, “Eğer siz bu hatayı yapan, hatta bu ihaneti yapana sosyal anlamda, toplumun içinde, toplum hayatında, ticaret hayatında gerekli tavrı göstermezseniz bunlar devam eder” dedi.
“YAPTIRIMLAR CAYDIRICI OLSAYDI BUGÜN BUNLAR YAŞANMAZDI”
“Yaptırımların arttırılması için bakanlığa gerekli başvurularda bulunalı yıllar oldu” diyen Ülken, “Biz bu yaptırımların az kaldığını düşünüyoruz. Zaten bu yaptırımların caydırıcı olmuş olması gerçekliği eğer vuku bulsaydı bugün bunlar yaşanmazdı. Şimdi bu zaten bir süreç ve bu süreç yalnızca bu yıla özgü olmadı sadece. Biz görevde olduğumuz günden beri bu yaşanıyor ve öncesinde de bu yaşanıyordu. Bakanlıklar bize bu listeleri gönderirler. Biz bir gün dahi bekletmeden bunu disiplin kurulumuza sevk ederiz. Disiplin kurulumuz gereli kararını alır. Kanunun, yönetmeliğin vermiş olduğu yetkiye dayanarak verilebilecek en yüksek cezayı verir. Alt sınırdan değil en üst sınırdan cezalandırarak oda meclisimize havale eder. İlk oda meclis toplantımız olan her ayın son Cuma gününde bunlar onaylanır ve cezalar devreye girer. Bunlarla ilgili biz özel olarak ayrıca bunları yaptık diye bir açıklama yapmayız çünkü bunu biz bu seneye özgü değil, geçen sene olduğu gibi on sene önce de zaten yapıyorduk. Bunu ayrıca duyurmamız lazım. Bu zaten olması gereken. Yani bunu yapmıyorsanız görevinizi yerine getirmiyorsunuz demektir” diye konuştu.
“BU İŞİ YAPANLARIN HER ŞEYDEN ÖNCE AYIPLANMASI LAZIM”
Gıda sahteciliğinin önlenebilmesi adına ayrıca hangi kanuni düzenlemeler yapılmasının gerektiğiyle ilgili de yıllardır belli başlı çalışmalar yaptıklarını belirten Ülken, “Yaptığımız çalışmalarımızın neticesinde ortaya çıkardığımız sonucu ilgili bakanlıklarımıza da iletiyoruz. Bu anlamda bizim bunlarla olan mücadelemiz sadece kanunun el verdiği cezaların uygulanmasıyla değil, toplumda sosyal disipline maruz kalmaları gerektiği yönünde de bizim çalışmalarımız var. Cezai müeyyideyi arttırmak ayrı ancak bir de sosyal disiplin denilen bir kavram var. Siz bir hata yaptığınızda, sizin o hatayı yaptığınızı toplumun sizin yüzünüze vurması lazım. Bu bir sosyal disiplindir. Diğeri kamusal disiplindir. Kamusal disiplini zaten yapıyoruz. Bir de sosyal disiplin önemli. Eğer siz hatayı yapan, hatta bu ihaneti yapana sosyal anlamda, toplumun içinde, toplum hayatında, ticaret hayatında gerekli tavrı göstermezseniz bunlar devam ederler. Bunlar sokağa çıkıyorlar, bunlar restoranlarda yemek yiyorlar, bunlar oturup kahvede okey oynuyorlar. Eğer siz dönüp kanunlar çerçevesinde hakaret etmeden dönüp yaptığının yanlışlığını vücut dilinizle ve sözlerinizle kendisine ifade etmezseniz adam hayatına aynen devam eder. Bu işi yapanların her şeyden önce ayıplanması lazım” ifadelerini kullandı.
“VER 10 MİLYON LİRA CEZAYI BAKALIM NE OLUYOR?”
Sahtekarlığa adı karışanların değişmediğine de dikkati çeken Ülken, “Aynı yerde dönüyor gidiyor. Bakanlığa defaten söyledik. Dedik ki sadece şirkete ceza verilerek bu iş çözülmez. Şirketin imza yetkililerine, şirket ortaklarına TC kimlik numaraları üzerinden ceza verelim. Örneğin birisinin şirketi bu kapsamda cezayı alıyor. Ertesi gün geliyor tekrar şirket kuruyor. Önünde kanunen ne yazık ki bir engel de yok. Ne yapacaksınız? Biz doğrudan o tesise de ceza yazalım dedik. O tesiste bu iş yapılamasın. Ayrıca şahsa bir, tesise iki ceza yazın. Cezai müeyyide noktasında rakamı da arttırabildiğiniz kadar arttırın. Ver 10 milyon lira cezayı bakalım ne oluyor? Yani rakamlar gerçekten şey caydırıcı değil. O noktada gerekli çalışmalarımıza da devam ediyoruz” dedi. Tağşiş konusunun halihazırda güncel bir konu olduğunu belirterek esasında bazen daha az gündeme geldiğine dikkati çeken Ülken, “Daha öncesinde bu yıl olanın en az 2-3 katı olduğu yıl da oldu. Hiç gündeme gelmedi mesela ama biz yine o zaman o cezaları verdik. Bakanlığın ifşa ettiği dönemden daha fazla olduğu süreçler de yaşandı. Mesele zaten azı çoğu değil. Bakın şirketin sayısına bakmayın. Liste değil, listenin içeriğindeki mal ve hizmetlerin kümülatifine bakın. Ortaya çok acayip sonuçlar çıkıyor. O yüzden kötü iyiyi bozmadan iyi galip gelmek zorundadır” dedi.
“CEZALAR TAM ANLAMIYLA CAYDIRICI HALE GELMELİ”
Kanun verdiği yetki kapsamında gıda sahtekarlığına üye firmaların devam ettiğinin saptanması halinde komple üyelikten çıkarabildiklerini de belirten Ülken, “Bunu da uyguluyoruz ama adam geliyor yenisini kuruyor. O yüzden bunların bu cezaların tam anlamıyla caydırıcı hale gelmesi lazım. Sonuç itibariyle biz kanun dışında da bir şey yapamayız. Kanun ne veriyorsa bize yetkimiz dahilinde en üst sınırdan biz cezayı veriyoruz ve bunu bugüne özel değil yıllardır yapıyoruz. Liste bize gelir, gelir gelmez ertesi gün hiç beklemeden cezai yaptırımı uyguluyoruz. Disiplin Kurulumuzu maksimum listenin bize ulaştıktan sonraki en geç iki üç gün içerisinde toplantıya davet ediyoruz. Keşke bunları önüne tamamen geçilebilmiş olsa ama bunlar yaşandıkça biz de kanun bize verdiği yetkiyi kullanmaya devam edeceğiz. Bizim bunu ivedilikle minimize etmemiz şart. Bu noktada da cezai müeyyideleri acilen artırmalıyız” diye konuştu. MURAT TAN