Aydın Hedef Gazetesi Muhabiri Murat Tan'ın haberine göre, CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, TBMM’de ‘Öğretmenlik Mesleği Kanunu’ teklifiyle ilgili yaptığı konuşmada, hükümetin eğitim politikalarını sert sözlerle eleştirdi. Bakan Tekin’i eğitim camiasındaki bazı kesimlerin eleştirilerinin odağında olan söz konusu kanun teklifinin mimarı olarak nitelendiren Tezcan, “Bu kanun problem çözen bir kanun değil” ifadelerini kullandı. TBMM’nin yanındaki parkta sendikalarla öğretmenlerin direnişte olduğunu ve seslerini duyurmaya çalıştığını da söyleyen Tezcan, bakanlığın adrese teslim öğretmen yaratma anlayışı içerisinde olduğunu vurguladı.
“BİR UTANÇ VESİLESİDİR”
Tezcan, kanun teklifinin altına imza atanları da eleştirdiği konuşmasında, “Konuştuğumuz kanun teklifinin mimarı, yapıcısı hepinizin marufu olduğu üzere Yusuf Tekin. Çok doğal, normalde bu sistemde kanun tasarısı kalktı, bakanlıklarda kanun yapılmayacaktı, milletvekilleri kanun teklifi vereceklerdi ama Bakanın kendisi bir konuşmasında dedi ki: "Teklifi hazırladık, sarayın onayına sunduk, ondan sonra da imzalayacak milletvekillerinin önüne koyacağız, o milletvekilleri imzalayacak, sonra da bunu görüşeceğiz." Bir kere, sadece bu söz bile o kanun teklifinin altında imzası olanlar için başlı başına utanacak bir meseledir, bir utanç vesilesidir” dedi.
Kanun teklifinin öğretmenlik mesleğini düzenleyen bir kanun olmadığını belirten Tezcan, “Bir meslek alanını düzenlemesi beklenirken öyle değil, bir. İkincisi, bu kanun öğretmenlik mesleği ve eğitimle ilgili sorunları çözen bir kanun da değil. Bakın, kanunun içindeki en temel problemlerden birisi öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen, sözleşmeli öğretmen; bu ayrım ve ayıp bu kanunda tescil edilmiş, ısrarla devam ediyor. Yan tarafta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yanındaki parkta sendikalar, öğretmenler direnişteler, seslerini duyurmaya çalışıyorlar, biraz önce oradaydık; EĞİTİM SEN orada, EĞİTİM-İŞ orada, Özel Okul Öğretmenleri Sendikası orada; söyledikleri şey şu, dikkat edin, okulda öğretmenler odasında oradaki öğretmenler söylüyor: "Bu ayırım nedeniyle 12 bin lira ile 46 bin lira arasında maaş alan öğretmenlerin skalası oluştu." diyor. Şimdi "Ben bundan utanıyorum, kırk yıllık öğretmenim." diyen öğretmenin bu sözü üzerine bu kanun teklifinin altında imzası olanların yüzü hiç mi kızarmıyor bundan, hiç mi?” diye konuştu.
“BU KANUN PROBLEM ÇÖZEN BİR KANUN DEĞİL”
Kanun teklifinde öğretmen adayının maaşının 14 bin 190 lira olduğuna dikkati çeken Tezcan, “Yahu, asgari ücretin yetmediği konuşuluyor, 17.002 lira asgari ücretin yetmediği konuşuluyor; bir öğretmeni iki sene 14.190 liraya çalıştıracaksınız. Hangi vicdan kabul ediyor bunu? Yahu, nasıl kabul ediyorsunuz böyle bir şeyi? Bu kanun problem çözen bir kanun değil. Millî Eğitim Akademisi kurulacak ve öğretmenler buradan yetişecek güya. Şimdi, Anayasa'nın 130'uncu maddesi açık; bir kere, 130'uncu maddeye göre bu eğitimi verebilecek kurumlar yükseköğretim kurumlarıdır. Açıkça Anayasa'ya aykırı bir düzenleme, bu bir. İkincisi, mesleğe giriş öncesi yetiştirme Bakanlığın işi değildir, mesleğe giriş öncesindeki yetiştirme, eğitim, yükseköğretimin Anayasa gereği yapması gereken bir iştir ama aslında bunun amacı başka bir şey. Amacı bir taraftan öğretmenleri Millî Eğitim Akademisi altında adrese teslim öğretmen yaratma hesabı ve projesiyken öbür taraftan, bugün mezun olmuş 1 milyon öğretmeni çırak çıkarma meselesi, 1 milyon öğretmenin diplomasını yok sayma meselesi, bunları yeniden Bakanlığın emir komutası altında yeniden bir hızardan geçireceğim, yeniden planyadan geçireceğim anlayışı” ifadelerini kullandı.
“OKULLARDA ŞEYTAN TAŞLAMA PROVALARI YAPILDI”
Bakan Tekin’i adrese teslim rektör olmakla itham eden Tezcan, “Şimdi, burada, adrese teslim öğretmen yaratma anlayışı bu Bakan da niye var? Sürpriz değil çünkü kendisi de adrese teslim rektör oldu. Adrese teslim rektör olan bir Bakan adrese teslim öğretmen projesinin altına imza atıyor. bugün eğitim sistemi içerisinde bir taraftan ÇEDES, bir taraftan tarikatlar, cemaatler, TÜRGEV, Ensar Vakfı, vesaire kuruluşlar eliyle eğitimi gericileştiren, yozlaştıran, bilimsel temelden ayıran bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Yani şöyle bir şeyi akıllar alır mı, alıyor mu? Ya, mezar başında ağlama provası yapıldı okullarda. Okullarda mezar marketi başında çocuklara ağlama projeleri uygulandı, provaları uygulandı, tabut getirildi okullara. Tabut getirildi okullara, ölü yıkama provaları yapıldı, şeytan taşlama provaları yapıldı. Şimdi ben merak ediyorum, o çocuklar yanlışlıkla o taşı, bu işi yapanların üzerine atacak olsaydı şeytan kim olacaktı? Merak ediyorum, kimdi o şeytan? Bu nasıl bir anlayıştır ya! Bakın, çocuklarımızın, Millî Eğitimin üzerinden elinizi çekin, Türkiye'nin geleceğini kurtarmak istiyorsak önce eğitimi bu belalı anlayıştan kurtarmak zorundayız” dedi.