Türkiye çapında başta Konya olmak üzere obruk oluşumları artarak devam ediyor. Son araştırmalarda yaklaşık 3 bin obruğun kayıtlara geçtiğini kaydeden Prof. Dr. Fetullah Arık, önemli bilgiler verdi.
Yer Altı Suyu Kullanımı Sürüyor!
Arık, "Konya çevresindeki obrukların varlığını öteden beri biliyoruz. Burada en önemli husus şu, bu havza içerisinde bu yıl da maalesef kuraklığın etkileri ciddi bir şekilde görüldü ve bölge içerisinde de yer altı suyu kullanımı devam ediyor. O nedenle son zamanlarda oluşan obruklarla yer altı su seviyesinin değişimleri ciddi bir ilişki kurulabiliyor. Bu nedenle vatandaşlarımızın yine her zaman olduğu gibi yer altı suyu kullanımında daha tasarruflu ve verimli yöntemler kullanmasını öneriyoruz" ifadelerini kullandı.
İşte Obruk Belirtileri!
Prof. Dr. Fetullah Arık, obruk öncesi belirtilere de değinerek, şunları kaydetti: “Obruklarla ilgili birçok belirti var normal çökme yapılarıyla da ilgili. Aslında bunları tekrar etmek gerekirse geçmişte su birikmeyen yerlerde suyun birikmeye başlaması, yerde kırıkların, çatlakların da oluşması, bina temellerinde oturmaların oluşması, yine bina içlerinde duvarlarda kırıkların, çatlakların oluşması, bazı kapanmayan çekmeceler, kapanmayan kapılar, sıkışan pencereler bütün bunlar belirtiler olarak söylenebilir.
Tabii yer altı suyu kullanılan bölgelerde ise özellikle vatandaşların kuyularından çamurlu su akmaya başlaması ya da yerden gürültülerin duyulması obruk belirtisi olabilir. Bu durumda vatandaşlarımızın obruk oluşabilecek alandan uzak durmaları ve en yakın bilgiyi AFAD ve merkezine bildirmeleri uygun olacaktır. Eğer önlem alınması gerekiyorsa da yetkililer önlemlerini alacaklardır."
Planlama Yapılması Gerekiyor
Prof. Dr. Arık, yer altı su seviyesinin giderek düşmeye devam ettiğine işaret ederek tedbir alınması gerektiğini vurguladı. Arık, sözlerini şöyle tamamladı: "Tarımsal üretimin devam etmesi için yer altı su kaynakları kullanılacaktır. Ancak havza içerisinde çok su ihtiyacı olan bitkilerin üretiminin bir planlamaya giderek biraz daha azaltılması gerekiyor. Bunu da yasaklamayla ya da cezayla değil, belki de daha az tüketen bitkilerin teşvik edilmesiyle mümkün olabilecektir. O da vatandaşlarımızın doğrudan yapacağı bir şey değil, devletimizin bununla ilgili bir planlama yapmasını gerektiriyor."