Aydın Hedef Gazetesi Muhabiri Murat Tan'ın haberine göre; Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili alan Söke Pamuğu’nun kalitesinin korunmasının önemine de dikkati çeken Başkan Çondur, patentin alınmasını sağlayan Söke Ticaret Borsası’nın ‘Söke Pamuğu’ olarak satışı yapılan pamukların sertifikasyonu ve kontrolü konusunda üzerine büyük iş düştüğünü vurguladı.
UPK ve ATB Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, yerli pamuğun sorunları, Brezilya’nın son dönemde pamuk üretimindeki yükselişi, Türk Pamuğunun avantajları, ihracat potansiyeli ve pamukta sertifikasyon sürecinin yanı sıra markalaşmanın önemine yönelik Aydın Hedef Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulundu. Ege Bölgesinde üretilen Söke, Bergama, İzmir, Menemen, Torbalı, Aydın ve Denizli pamuklarında son yıllarda tüylü çeşitlerin tercih edilmesinin çepel sorununu artırdığına değinen Başkan Çondur, “Sanayiciler, Türk pamuğu aldıklarında yüzde 5-6 oranında daha fazla fire verdiğini belirtiyor. Bu oran, iplik fabrikalarının karlılığını ciddi şekilde etkiliyor” ifadeleriyle Türk sanayicisinin fiyat ve kalite açısından dışarıdan ithalata yöneldiğini belirtti.
“SON DÖNEMDE PAMUK İHRACATINA BAŞLADIK”
Türkiye’nin pamuk sektöründe son dönemde ilginç bir pozisyona geldiğini belirten Başkan Çondur, “Öncelikle, bu durumu iyi analiz etmemiz gerekiyor. Türkiye'nin tekstil sanayisi yaklaşık 1 milyon 700 bin ton pamuk tüketmektedir. Ancak ülkemizdeki pamuk üretimi kabaca 800 bin ton civarındadır. Bu nedenle, yaklaşık 800 bin ton pamuk ithal ediyoruz. Dolayısıyla, tekstil kapasitemize göre net bir ithalatçı ülke konumundayız ancak ilginç bir şekilde, son dönemde pamuk ihracatına da başladık. Bu durum, Türk sanayisinin yerli pamuğu tercih etmek yerine dışarıdan daha uygun fiyatlı ve kaliteli pamuk almaya yöneldiğini gösteriyor. Burada fiyat ve kalite olarak iki temel faktör öne çıkıyor” diye konuştu.
“BREZİLYA PAMUĞU TÜRK PAMUĞUNU ZORLUYOR”
Son iki yıldır Brezilya’nın pamuk üretiminde önemli bir rakip haline geldiğini söyleyen Çondur, “Brezilya, özellikle Amazon bölgesinde ormanları keserek geniş tarım arazileri açıyor ve bu bölgelerde su sıkıntısı yaşamıyor. İklim koşulları sayesinde yılda iki kez ürün alabiliyor. Pamuk ekiminin ardından soya ekimi yapıyor ve topraklarını sürekli genç tutuyor. Bu süreç, toprağın yorulmasını engelliyor. Brezilya, son iki yıldır pamuk üretim alanlarını önemli ölçüde genişletti ve sanayisini de modernize etti. Brezilya pamuğu, özellikle temizlik açısından öne çıkıyor. Yeni tesislerinde üretilen pamukların çepel (kir, toz, yabancı madde) oranı çok düşük. Bu nedenle, uluslararası pazarlarda rekabetçi bir konuma sahipler. Ayrıca, Brezilya pamuğu, Türkiye'deki pamuk fiyatlarının çok altında bir maliyetle dünya piyasasına sunuluyor. Bunun yanında pamuk üreticileri Brezilya’da devletten ciddi bir destekleme de alıyor. Üretim maliyeti bu nedenle daha da ucuza geldiği için bizim Türkiye fiyatlarının çok altında bir maliyetle dünya piyasasına pamuk sunuyorlar. Bu durum, hem fiyat hem de kalite açısından Türk pamuğunu zorluyor” ifadelerini kullandı.
“RAKİP ÜLKELER MALİYET AÇISINDAN DAHA AVANTAJLI”
Türk sanayicilerinin yerli pamuk yerine Brezilya pamuğunu tercih etmeye başladığına değinen Çondur, “Özellikle Ege bölgesinde üretilen Söke, Bergama, İzmir, Menemen, Torbalı, Aydın ve Denizli pamuklarında son yıllarda tüylü çeşitlerin tercih edilmesi, çepel sorununu artırdı. Sanayiciler, Türk pamuğu aldıklarında yüzde 5-6 oranında daha fazla fire verdiğini belirtiyor. Bu oran, iplik fabrikalarının karlılığını ciddi şekilde etkiliyor. Ayrıca, rekabet ettiğimiz Bangladeş, Mısır, Vietnam gibi ülkelerde işçilik maliyetleri, enerji fiyatları ve nakliye maliyetleri Türkiye'ye göre çok daha düşük. Örneğin, bir gemiyle İzmir'den Bangladeş'e pamuk taşıma maliyeti, Aydın'dan İzmir'e karayoluyla taşıma maliyetiyle neredeyse aynı. Bu durum, Türk pamuğunun rekabet gücünü daha da zayıflatıyor” dedi.
“TÜRK PAMUĞU, GDO'SUZ VE ORGANİK”
Türk pamuğunun hala önemli avantajları olduğunu vurgulayan Çondur, “Türk pamuğu, GDO'suz ve organik olmasıyla dünya çapında tercih ediliyor. Türkiye'de GDO toleransı sıfırdır ve bu konuda çok sıkı denetimler uygulanıyor. Denetimlerde herhangi bir uygunsuzluk saptandığında hapis cezası da var. Ayrıca, Türkiye'nin toprakları, Avrupa'nın en temiz toprakları arasında yer alıyor. Az miktarda kimyasal gübre kullanımı da olsa topraklarımız verimliliğini koruyor. Bu nedenle, özellikle GDO'suz ve organik pamuk talebi olan ülkeler, Türk pamuğunu tercih ediyor. Dünya’daki ülkeler bu anlamda da Türk Pamuğu’ndan vazgeçmiyor. Haliyle bu durum Türkiye'nin pamuk ihracatını da artırıyor” diye konuştu.
“TÜRK PAMUĞUNUN SERTİFİKALARLA DESTEKLENMESİ GEREKİYOR”
“Türk pamuğunun dünya pazarında daha fazla yer edinebilmesi için sertifikasyon süreçlerine önem vermemiz gerekiyor” diyen Çondur, “Dünya piyasasında hala daha bizim pamuğun bir ağırlığı var, pazarı var. Peki neyimiz eksik? Daha temiz pamuk üretmemiz gerekiyor. Dünya pazarı, artık ürünlerin hikayesini bilmek istiyor. Tüketici ne istiyor? Şimdi örneğin aldığı takım elbisedeki barkodu telefona okuttuğunda, bunun dokunduğu pamuğun üretildiği tarlayı dahi görmek istiyor. Tüketiciler, satın aldıkları ürünlerin hangi koşullarda üretildiğini, çevreye ve insan haklarına saygılı bir şekilde üretilip üretilmediğini de sorguluyor. Bu nedenle, Türk pamuğunun BCI (Better Cotton Initiative), organik, rejeneratif gibi sertifikalarla desteklenmesi gerekiyor. Bu sertifikalar, hem üreticinin hem de sanayicinin elini güçlendirecek ve dünya pazarında daha rekabetçi bir konuma gelmemizi sağlayacak” dedi.
“PAMUĞUN KALİTESİNİ VE TEMİZLİĞİNİ DE ARTIRMAMIZ GEREKİYOR”
Pamukta sertifikasyonun Ege Bölgesi’nde Söke ve Güneydoğu’daki bazı illerde yapıldığına dikkati çeken Çondur, “Ancak yeterli pozisyonda değiliz. Bu konuda kendimizi daha da geliştirmemiz gerekiyor. Biz bir adım daha öne çıkarsak yurt dışından daha fazla pamuk kaparız. Türkiye, pamuk üretiminde verimlilik açısından şu anda dünyada ikinci sırada yer alıyor. Ege Bölgesi ise dünya birincisi konumunda. Ancak, üretim miktarını artırmanın yanı sıra, pamuğun kalitesini ve temizliğini de artırmamız gerekiyor. Ayrıca, ürettiğimiz pamuğun hikayesini dünyaya anlatmalı ve sertifikasyon süreçlerini hızlandırmalıyız. Bu sayede, hem ihracatımızı artırabilir hem de yerli sanayicinin yerli pamuğa yönelmesini sağlayabiliriz” ifadelerini kullandı.
“TÜM ÜRETTİĞİMİZ PAMUĞU SERTİFİKALANDIRMAMIZ ŞART”
TARİŞ’in pamuk kooperatifleri ile İPUD (İyi Pamuk Uygulamaları Derneği) gibi kuruluşların sertifikalandırma süreçlerinde önemli bir rol oynadığını belirten Çondur, “Bu kuruluşlar, üreticilerin sertifikalı pamuk üretmesine ve dünya pazarında rekabetçi olmasına yardımcı oluyor. Türkiye'de üretilen pamuğun tamamının sertifikalandırılması, dünya pazarında daha güçlü bir konuma gelmemizi sağlayacaktır. Bizim önümüzdeki birkaç yıl içinde tüm ürettiğimiz pamuğu sertifikalandırmamız şart. Sertifikasyon noktasında yüzde yüze ulaşmalıyız yoksa bunu yapan ülkeler bizden hep bir adım öne geçecek. Brezilya seri olarak son 2 yılda sertifikasyon süreci başlattı. Ürettikleri ürünlere BCI sertifikası kazandırdı. Netice itibariyle sertifikalı bir pamuğun satışı dünyada çok daha rahat ve kolay. Hem de geliri daha fazla. Yani hem satış hem de fiyat avantajı sağlıyor” diye konuştu.
SÖKE PAMUĞU’NUN KONTROLÜNÜN ÖNEMİNİ VURGULADI
Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili almasıyla bir adım öne çıkan Söke Pamuğu’nun patentinin korunması ve sertifikasyon süreçlerinin tamamlanmasının büyük önem taşıdığını da belirten Çondur, “Şimdi hal böyleyken siz daha kendi pamuğunuzu sertifikalandırıp kontrol altına almazsanız, örnek veriyorum Suriye pamuğu da girebilir. Güneydoğu'nun kabak preseleri de gelip buraya Ege Pamuğu olarak satılabilir. Bunlar dahilde satılamazsa ihracata satılabilir. Ha bu da ne yapar? Bu durum Söke Pamuğu olarak AB'den tescillediğimiz pamuğun imajını bu bozar. Bu yüzden kontroller çok önemli. Yani şuna ya da değinmek istiyorum; Biz Aydın Ticaret Borsası olarak aldığımız tüm patentlerin aynı şekilde satış takibine bakıyoruz. Aydın Memecik Zeytinyağı patentinin kullanımını bizden alan bir üyemiz, örneğin Ayvalık'tan aldığı yağa ‘Aydın Memecik Zeytinyağı’ patentini vurup satamaz. Biz bunun kontrolünü titizlikle yapıyoruz. Daha geçen hafta kontrollerini yaptık. Şimdi burada da Söke Pamuğu’nun patentini alan Söke Ticaret Borsamız da aynı şekilde patentini kullandırdığı Söke Pamuğu olarak satışa yapılan pamukların kontrolünü hassasiyetle yerine getirecek. Bunun kontrolünü yapacak. Bu sayede, Söke pamuğunun kalitesi ve itibarı korunabilir” ifadelerini kullandı.
Açıklamalarında Türk pamuğunun dünya pazarında daha fazla yer edinebilmesi için kalite, temizlik, sertifikasyon ve markalaşma konularının önemine dikkati çeken Çondur, “Bu adımlar, hem üreticinin hem de sanayicinin kazanmasını sağlayacak hem de Türkiye'yi pamuk sektöründe daha güçlü bir konuma taşıyacaktır” dedi.