Aydın Valiliği’nin 2025 yılı için Menderes Ovası’ndaki işletme arazilerinin yalnızca yüzde 50’sine su verileceğine ilişkin aldığı karar, bölgede tartışma yarattı. Konuya ilişkin Aydın Hedef Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Aydın Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Zeki Oymak, kararın uygulanabilirliğinin zor olduğuna dikkat çekerek, asıl sorunun tarım topraklarının kaybı olduğuna vurgu yaptı. 

“VERİM DÜŞÜKLÜĞÜNE SEBEP OLDU” 

Oymak, “2024 yılı Aydın tarihinin en ciddi kurak yıllarından birisi oldu. Bu durum başta zeytin olmak üzere hemen hemen tüm ürünlerde ciddi problem yarattı. Ovada ekili ana ürüne iki su verildi ve ikinci ürüne su verilmedi. Kuraklık özellikle incir ve zeytinde ciddi verim düşüşlerine sebep oldu. Hatta incirde geçen yıllara nazaran daha çok ortaya çıkan aflatoksin problemi bile aşırı su stresinden kaynaklandı. Sulu tarım ürünlerinde de yüzde 10-30 arasında verim düşüklüğü yaşandı. Bu yıl yağışlar yine çok düşük” dedi. 

“ÜLKEMİZ SU KITLIĞI ÇEKEN ÜLKELERDENDİR” 

Baraj doluluk oranlarının bu yıl da düşük olduğunu ifade eden Oymak, “Barajların doluluk oranlarının geçen yıla oranla yüzde 20-25 eksik olduğunu gösteriyor. Yani bizi yine çetin ve çok sıcak bir yaz bekliyor. Dünyayı etkisi altına alan küresel iklim krizi yaşamı olumsuz etkilemeye devam ediyor. İklimde yaşanan değişiklikler Aydın’ın da içinde bulunduğu coğrafyayı ciddi bir şekilde etkiliyor. Geçmişte 7-8 yılda bir, bazen 10-15 yılda bir yaşadığımız birkaç yıllık kurak dönem artık kalıcı hale geldi gibi görünüyor. DSİ verileri 2021 yılından bu yana uzun yıllar ortalamasına göre daha düşük baraj doluluk oranları olduğunu söylüyor. Ülkemiz su kıtlığı çeken ülkelerdendir. Dolayısıyla ekstra bir kuraklık olmasa bile su ve sulama suyu meselesi her zaman ülkemizin ve ilimizin sorunu olmaya devam edecektir” diye konuştu. 

“AYDIN TARIMININ ÜÇTE BİRİ SULANAMAYAN ALANLARDIR”

Aydın’daki kuraklık sorununun yalnızca sulama suyu ile çözülemeyeceğini belirten Oymak, Dalaman Çayı’ndan Menderes Havzası’na su aktarma projesinin de soruna kesin çözüm olamayacağını söyledi. Oymak, “Aydın tarım topraklarının üçte biri sulanamayan zeytin ve incir alanlarıdır. Kuraklık asıl buraların problemidir. Sulanabilir sahaların problemi için de çözüm olmama ihtimali vardır, çünkü aynı iklim krizi dalaman çayını besleyen coğrafya için de geçerlidir. Dalaman çayının debisinin her yıl aynı düzeyde devam edeceğini var saymak günümüz gerçekliği ile çok örtüşmemektedir” ifadelerini kullandı. 

Aydın’da hastanede uyuşturucu vurgunu yapan 3 kişi hakim karşısında Aydın’da hastanede uyuşturucu vurgunu yapan 3 kişi hakim karşısında

“ÖNCELİKLİ SORUN TOPRAK TALANIDIR” 

Menderes Ovası’nda su sorunundan daha büyük bir problemin toprak kaybı olduğunu söyleyen Oymak, “Aydın 2002 yılından 2021 yılı sonuna kadar geçen yirmi yıllık sürede sulanabilir tarla arazilerinin yüzde 23’ünü tarım dışına çıkarmak suretiyle kaybetmiştir. Buharkent’ten Söke’ye kadar, 1 milyon 500 bin dekarlık sulu tarım alanlarında yaklaşık 500 bin dekar tarım torağı sadece jeotermal akışkanın sulama sularına karışmasından dolayı bor açısından toksik düzeye ulaşmıştır. Yani bu koca ovanın üçte biri bor açısından hassas bitkiler yetiştirilemez hale gelmiştir. Yani ovada asıl sorun su kıtlığı değil sulayacak tarlanın giderek yok oluyor olmasıdır. Öncelikli sorun toprak talanıdır. Suyun kullanımı meselesi ikincil sorundur. Ve çözümü öncelikle havza içindeki suyun verimli kullanılmasıdır. Bunun yolu da hızla kapalı sulama sistemlerine geçmektir. Biz hali hazırda kaynaktaki suyun ancak yaklaşık yüzde 50’sini bitkinin kök bölgesine ulaştırabiliyoruz. Kalan yüzde 50 kayıptır” dedi.  


“2007’DEKİ KURAKLIKTA BİLE BU YÖNTEM UYGULANMAMIŞTIR” 

Valiliğin onayladığı işletme arazilerinin yüzde 50’sine su verilmesini kararının uygulanmasının zor olacağını dile getiren Oymak, “Bu kararı, içi içe olan tarım arazileri için uygulayabilmek çok zordur. Kanaldan su akarken, sen su alamazsın demek çiftçi için ağır bir züldür. Aydın’da kuraklık ilk defa karşılaştığımız bir durum değildir. 2006 ve 2007 yıllarında yaşanan kuraklık da hatırı sayılır bir kuraklıktır ve 2007 yılı baraj seviyeleri bugünün seviyesinden daha iyi değildir. Üstelik o tarihte Çine Barajı da faal değildir. O tarihte bile yüzde 50 gibi hiç denenmemiş bir yöntem uygulanmamıştır. Ziraat Mühendisleri Odası olarak bizim düşüncemiz, geçen yıla benzer şekilde; ikinci ürüne su vermemek kaydıyla ana ürüne iki su uygulamasının uygun olduğu yönündedir. Çünkü geçen yıl yaşanan su kıtlığı nedeniyle de olabilir, buğday sahalarında bir miktar artış vardır. Sulama dışı kalan buğday sahaları da düşünüldüğünde iki su uygulaması mümkün görünmektedir” ifadelerini kullandı.

Muhabir: DAMLA GÜMÜŞ