Aydın Hedef Gazetesi'nden Murat Tan'ın haberine göre; Kuşadası’nda bulunan Davutlar Fayı hattının sismik özelliklerini ve geçmiş depremlerini araştırmak amacıyla MTA tarafından başlatılan çalışmalar kapsamında kazı ve detaylı incelemeler yapılacak. Devam eden çalışmaların sonuçları merakla beklenirken, bölgedeki depremsellik potansiyelinin ortaya konulması Kuşadası’nın geleceği açısından da büyük önem taşıyor.
Kuzeye eğimli bir diri fay olan Davutlar Fayı, Kuşadası bölgesinde yer alan önemli fay hatlarından biri olarak bilinirken MTA, söz konusu fayın özelliklerini daha detaylı incelemek için bölgede kazı ve tetkik çalışmalarına hız kazandırdı. Çalışmaların sonucunda, fayın sismik potansiyeli ve gelecekteki deprem riskleri hakkında daha fazla bilgi elde edilmesinin hedeflendiği öğrenildi.
BÖLGEDEKİ FAYLARA DİKKAT ÇEKİLMİŞTİ
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl Kasım ayında İstanbul’da düzenlenen 9. Geoteknik Sempozyumu’nda da Kuşadası kentinin deprem riski ve yerel zemin özellikleri kapsamlı şekilde ele alınmıştı. Sempozyumda yapılan sunumlarda, Kuşadası bölgesindeki diri fayların önemi vurgulanarak, Ege Denizi kıyılarında, son 10 yılda meydana gelen Sisam, Kos ve Midilli depremleri gibi önemli sismik olayların, bölgenin aktif bir deprem kuşağı üzerinde bulunduğunu gösterdiğine de işaret edilmişti. Kuşadası’nın hareketli kuşak içerisinde yer almasıyla birlikte bölgedeki diri fayların kent için taşıdığı riskler büyük önem arz ederken, halihazırda MTA’nın Davutlar Fay üzerinde paleosismolojik çalışmalarını sürdürdüğü bölgede, 20 kilometre uzunluğa sahip Kuşadası Fay Zonu, Kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu ve kuzeydoğuya eğimli fay olan Efes Fayı, 2020 Sisam Depremi’nin kaynağı olarak bilinen, doğu-batı doğrultulu ve kuzeye eğimli bir fay olan Sisam Fayı’nın yanısıra Kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu ve güneydoğuya eğimli bir fay olan Söke Fayı da yer alıyor.
Öte yandan Kuşadası’nın özellikle güneybatı kesiminde yer alan suya doygun alüvyon zeminlerin sıvılaşma riski taşıdığının da ele alındığı 9. Geoteknik Sempozyumu’nda, ilçedeki neojen formasyonları ve üzerlerindeki değişken kalınlıktaki yamaç molozlarının duyarlılık açısından risk teşkil ettiğine de dikkat çekilmiş, söz konusu durumun olası depremler sırasında zemin hareketlerinin şiddetini artırarak yapı hasarlarına yol açma potansiyeli taşıdığı belirtilmişti.
MTA’NIN RAPORU MERAKLA BEKLENİYOR
Halihazırda Kuşadası'nın coğrafi yapısı dolayısıyla genişleme alanlarının ya sıvılaşma riski yüksek alüvyonal düz arazilere ya da yamaç ve şev problemleri riski taşıyan eğimli bölgelere doğru kayması, kentin gelecekteki yapılaşma planları açısından önemli bir soruna işaret ediyor. MTA’nın Davutlar Fayı üzerindeki paleosismolojik çalışmaları, bölgedeki deprem potansiyelinin daha net anlaşılması için atılan önemli bir adım olarak değerlendirilirken, uzmanlar elde edilecek bulguların Kuşadası’nda yaşayan halkın güvenliği ve kent planlaması açısından kritik sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor.
