Yaşlılarımız, yani geçmişin gençleri bugünün yaşlıları bizim geleneklerimiz, öğretilerimiz her şeyimiz..
Yaşamın uzun, zorlu yollarını aşmış kaç bahar eskitmiş büyüklerimiz, başımızın tacı, evimizin şenlendiricileri.. Asırlar boyunca büyükler evin reisi, sözü dinlenen sözü kıymetli görünen insanlar olmuşlardır. En ufak bir sıkıntı olduğunda akıl danışılan, hangi devirde olursa olsun tecrübe ve birikimlerinden yararlanılan engin insanlar olarak yanımızda bulunmuşlardır.
Benim bu günkü yazımda değinmek istediğim konu büyüklerimize ne kadar değer verdiğimiz meselesi. Her gün internet ya da televizyonlardan yalnız ve kimsesiz yaşamını zorluklar içinde sürdürmeye çalışan yaşlı insanlarımıza yönelik haberler görüyoruz. İnsanın içini acıtan nokta burada başlıyor. Bizim başımızın tacı olması gereken büyüklerimiz neden kaderine terkediliyor soruları yankılanıyor insanın içinden. Gün geçmiyor ki bir büyüğümüz günün koşullarında en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda yalnız bırakılmasın.
Oysa ki yaşlılarımız bize emanet olan kültür hazinelerimizdir. Geleneklerimiz, milli ve manevi değerlerimiz yaşlılarımıza hürmeti öğretmiştir bizlere. Bu sebeple tüm yaşlılarımıza gereken değeri vermeye, onları huzur içinde yaşatmaya, bakımlarını en iyi şekilde yapmaya, ihtiyaçlarını özenle karşılamaya çalışmalıyız. Onlar bu toplumun geleceğini nasıl özenle inşa ettilerse biz de onları kimsesiz günlerinde rahat ettirmekle görevliyiz. Bu görevimizin farkında olup buna göre hareket etmeli ve onlara hak ettikleri hürmeti göstermeliyiz.