Geçtiğimiz yıl Cumhuriyetin 100. Yılına özel ATV ekranlarında yayınlanan ‘Kim Milyoner Olmak İster?’ adlı yarışma programında milli voleybolcu Zehra Güneş’e hatırlayacağınız üzere Aydın iliyle ilgili bir soru sorulmuştu.
Soru şuydu; Şu anda hayatta olan bütün insanlar, her birine bir metrelik yer ayrılan bir alanda topluca bir araya gelseler yaklaşık hangisi kadar bir alanı doldururlardı?
Zehra Güneş, Aydın ili, Ege Bölgesi, Türkiye ile Asya Kıtası şıklarının bulunduğu soruya yanlış cevap vermemek için yarışmadan çekilmiş ve sorunun doğru cevabının A şıkkı Aydın ili olduğu açıklanmıştı.
Düşünün halihazırda üzerinde yaşadığımız Aydın ili şu an yaşayan 8 milyar insanı herkese bir metrelik yer ayrılacak şekilde ve tastamam sığdırabilecek bir büyüklüğe sahip.
Bu paydadan baktığımızda esasen insanlık ailesi ne kadar küçük değil mi?
Toplamda Dünya’nın yüzölçümünün 148 milyon 600 bin kilometrekare olduğunu hesaba kattığımızda esasen yüzölçümü yalnızca bin 582 kilometrekareyi kapsayan Aydın’a sığabilecek hacme sahip tüm insanlığın bunca hırsını, açgözlülüğünü, maddeciliğini, bencilliğini, egosunu, kerameti kendinden menkul çapını sahi nereye sığdırabiliriz ki?
Hz. Muhammed’in (SAV) bu soruyu asırlar öncesinden cevaplayan çarpıcı hadisine baktığımızdaysa aslında adres belli; “İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister. Onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz!”
Dedim ya; Eldeki verilere göre Aydın’ın yüzölçümü bin 582 kilometrekareyi kapsıyor. Geniş perspektiften baktığımızdaysa Aydın yüzölçümü itibariyle de Malta, Monaco, Singapur, Bahreyn’den San Marino ve Dominika’ya, 1 milyon 150 bini aşan nüfusuyla da KKTC’den tutun Karadağ’a ve Lüksemburg’a kadar bir çok devleti geride bırakıyor.
Aydın, yine eldeki veriler ışığında bakıldığında yerküre üzerindeki 25 bağımsız devletten yüzölçümü olarak ve 40 devletten de nüfus olarak epey önde.
Pekala soruyu başka bir düzlemde yineleyeyim; Türkiye ölçeğine baktığımızda 30 büyükşehir arasında yer alan ve aynı zamanda da ülkemizin 20. en kalabalık şehri olan Aydın’ımızın nimetlerinden, etinden, sütünden, havasından, ovasından, suyundan, dağından, taşından, köşesinden, bucağından her türlü pervasızca sonuna kadar yararlanarak, yerleşik oligarşik çarklarını da tastamam kurup seneler ve senelerdir iliğine kadar sömürenlerin bu ile ne gibi faydaları vardır?
Hangi sosyal sorumluluk projelerinde başı çekmektedirler? Hangi vizyonla Aydın’ın geleceği için elini taşın altına koymuşlardır?
Bunu daha önce de söyledim; Dünden bugüne hafif ağzı laf yapan, kullanışlı, güdümlenebilir birilerini domino taşı gibi siyasete sürüp Ankara’da çantacılık yaptırma konusunda çok mahir olmalarına rağmen, ilimizdeki hiçbir esaslı sosyal sorumluluk projesine, kültür ve sanata, bilime ve basına hiçbir katkı sağlamadan mikromilliyetçi hezeyanlarla kendisini dev aynasında gören yerleşik oligarşimiz, aslına bakarsanız Aydınımızın kalkınma hamlelerinin önündeki en büyük engellerdendir.
Çine’de, Söke’de, Efeler’de, Nazilli’de ve diğer bazı irili ufaklı ilçelerimizde de işine geldiği gibi siyaseti perde arkasından dizayn eden, bu ilin tarihi eserlerinden tutun iş gücü piyasasındaki insan kaynağına kadar her türlü hak iddia eden bu zevatın doyumsuzluğu açıkçası beni bazı zamanlar derinden derine düşündürmüyor değil!
Ancak gelin görün ki ne söylesek kifayetsiz… Çünkü bu bahsettiğim zevat için Aydın’ın; İzmir, Denizli ve Muğla arasına sıkışmış, iki dudakları arasında kaderine terkedilmiş sahipsiz bir il olması her anlamda işlerine geliyor.
Bu zevat için inanın samimiyetle söylüyorum Aydın’a yeni bir makro yatırım gelmeyegörsün öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. “İş bilenin kılıç kuşananın” sözünü şiar edinip bu memlekete birileri samimiyetle sahip çıkmayagörsün, hasetlerinden deliye dönerler.
Aralarında bazı istisnai olanlar vardır diyeceğim ama bir elin parmaklarını geçmez. Bunların dümenine su taşıyan, sözde aynı siyasi paydada olmadıklarını bildiğim bazı siyaset bezirganlarının yeri geldiğinde nasıl ortak menfi amaçlar doğrultusunda yan yana gelebildiğini de gördüğüm için artık inanın bu ildeki bazı siyasi polemikler bile bana artık Kayıkçı Kavgası’nı çağrıştırmaktan öteye gitmiyor.
Bazı siyaset bezirganlarınınsa kimlerin adamlığını, iş takipçiliğini yaptığına uzunca bir süreden bu yana iyice kani olduktan sonra da artık çok fazla sorgulamamaya başladım.
Vesselam; Umarım Aydın, bir gün tüm bu oligarşik tahakkümlerle örülü yüklerinden kurtulur ve aydınlık yarınlarında bu memleket için samimiyetle dertlenebilecek hakiki evlatlarının omuzlarında 7’den 70’e müreffeh bir geleceğe doğru emin adımlarla yürür.