Muhtemelen bu satırları okuyanların Mustafa Yılmaz adında bir arkadaşı vardır. Benim bu yazıda ele alacağım konunun da çıkış kaynağı Mustafa Yılmaz adında biri. Ama kim bu Mustafa Yılmaz? EPDK Başkanı avukat Mustafa Yılmaz. EPDK nedir diye soracak olanlara Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu derim.
Peki, nedir EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ı gündeme getirmemim sebebi? Bu Sayın beyefendi geçtiğimiz günlerde toplumun hemen hemen tümünü ilgilendiren elektrik tüketimi bedeline ilişkin ayrıntılı bir açıklama yaptı. Muhtemelen pek çok kişi yazılı veya görüntülü basında bu açıklamayı görmedi, gördüyse bile pek dikkate almadı. Bu açıklamada önemli bilgiler bulunmakta idi. Ben de geçmiş meslek hayatımda elektrik santrallarında 17 yıl çalışmış, 25 yıl elektrik teknolojisi öğretmenliği yapmış biri olarak rahatsız olduğum konulara nasıl bir çözüm önerilmiş diyerek açıklamayı analiz ettim. Bu analizimin sonuçlarını hem sizinle paylaşacak hem de EPDK Başkanı avukat Mustafa Yılmaz’a sesleneceğim.
Mustafa Yılmaz açıklamasında şöyle diyor: "Elektrik faturalarında yer alan dağıtım bedeli yalnızca faturanın dağıtımı veya sayacın okunması bedeli değil, elektriğin üretiminden tüketicilere teslimatına kadar oluşan tüm maliyetler bu rakamı oluşturuyor. Benzer şekilde, tarlada üretilen bir ürünü tarladaki çıkış fiyatıyla pazarda veya markette satın alamıyoruz. Çünkü o ürünün kullanıcıya teslim noktasına getirilmesinin bir maliyeti var ve tüketici olarak bu maliyeti de ödemekteyiz. Dağıtım bedeli sadece Türkiye'ye has bir bedel değil. Elektrik faaliyetinin yapıldığı her ülkede maliyet bir unsurudur. AB'deki 38 ülke ortalamasına bakıldığında enerji bedeli ortalama 9 avro/cent iken ülkemizde 5 avro/cent, dağıtım bedeli ortalama 9,9 avro/cent iken bizde 2,7 avro/cent olarak gerçekleşmiştir. Dağıtım bedelinin AB'deki toplam oranına bakıldığında ortalama yüzde 51 iken Türkiye'de bu oran yüzde 35 olmuştur."
Öncelikle haklı diyeceğim, ama ama’sı var. İşe bir de ekonomi bilimi açısından bakalım. Hangi üretici, üretim aşamasında kullandığı el aletinin bedelini tüketiciden alıyor, hangi üretici işyerinin temizliği için kullandığı maddelerin bedelini tüketiciden alıyor. Eğer her üretici her gider kalemini, her maliyet faktörünü faturasına yazmaya kalksa herhalde en küçük fatura “Meydan Larousse”, “Ana Britannica” hacminde olur. Ayrıca maliyet faktörleri iç maliyet, dış maliyet, sabit maliyet, değişken maliyet olarak sınıflandırılır, ancak her maliyet faturaya kalem kalem yansıtılmaz. Maliyetlere katlanamayan bu işten elini çeksin dersem umarım yanlış anlaşılmam. Maliyet üreticinin katlanmak zorunda olduğu bir faktördür. Emeksiz yemek olmaz diyor atalarımız, bunu şöyle günümüze uyarlayalım, gidersiz gelir olmaz.
Yapılan açıklamada, "Kaynağın bulunduğu bölgedeki santrallerde üretilen enerjinin öncelikle kilometrelerce uzakta bulunan yerleşim alanlarına kadar iletilmesi, daha sonra da her türlü olumsuz hava ve zorlu coğrafi şartlara rağmen ülkemizin en ücra noktalarına kadar yaklaşık 42 milyon aboneye kapıda teslim edilmesi için yerleşim alanlarında dağıtılması gerekir." Deniliyor ve çok önemli bir hususa işaret ediliyor. Ancak bu husus herkes tarafından tam olarak anlaşılamayacaktır. Buna ben açıklık kazandırayım. “Her türlü olumsuz hava ve zorlu coğrafi şartlara rağmen” ifadesi önemli bir maliyet unsurunu gösteriyor. Belirtilen bölgelerde kurulu elektrik dağıtım şirketlerinde fedakârca görev yapan CEO’ların makam odalarının ısıtılması için kullanılan doğal gaz önemli bir gider kalemidir. Eğer bu güne kadar bu kalem gözden kaçırılmışsa acilen eklenilmeli ve hukuken uygunsa bu maliyet unsuru on yıl geriye dönük olarak tüketiciden tahsil edilmelidir.
Şimdi gelelim dananın kuyruğunun kopacağı yere KAYIP-KAÇAK BEDELİ. BU APAÇIK BİR HAKSIZ KAZANÇTIR. Bu iki kelimenin analizini yapayım.
KAYIP: Kayıp teknik bir olaydır ve engellenemez. Kayıp oluşmasına sebep olan pek çok teknik sebep vardır. Fakat kayıp tamamıyla bir maliyet gideridir. Bu giderin tüketiciden tahsili adil bir işlem değildir. O zaman kasap et doğramak için kullandığı satır, kesmez olduğu zaman bileyletme parasını müşteriden tahsil etsin. Böyle bir talep hukuk kılıfı ile gizlenmiş haraçtır. Siz bir avukat olarak bunu içinize nasıl sindirebiliyorsunuz? Bu soruma cevabınızı a) Hukuk bilimi açısından, b) İktisat bilimi açısından, c) Teknoloji bilimi açısından Sayın Mustafa Yılmaz’dan talep ediyorum.
KAÇAK: İşte bu zurnanın zırt dediği yerdir. Açıklamada deniyor ki; “Ülkemizde iletim ve dağıtım faaliyetleri için her yıl ortalama 9,5 milyar lira şebeke tesisi ve diğer yatırımlar yapılmakta ve yaklaşık 120 bin personelle 206 bin adet trafo ve dünyanın etrafını 37 kez dolaşabilecek büyüklükte, 1 milyon 460 bin kilometre hat uzunluğundaki şebekenin işletilebilmesi için her yıl ortalama 17,5 milyar lira olmak üzere toplam 27 milyar lira harcama yapılmaktadır. Santrallerde üretilen enerjinin tüketicilere kapıda teslimi için oluşan bu maliyetler de dağıtım bedelini oluşturmaktadır.” Ancak Sayın Mustafa Yılmaz kaçağı önlemek için hangi tedbirler alınmakta, hangi yatırımlar yapılmakta bundan söz etmiyor. Santrallerde üretilen enerji tüketiciye kapıda teslim ediliyorsa, bile bile hırsıza göz mü yumuluyor? Bazı kişiler hırsızlık yapıyorsa bunun sorumluluğu, önlemek için gerekli tedbirleri almayana aittir. Hem kullandığım enerjinin bedelini ödeyeyim, hem de hırsıza göz yumularak çalınan enerjinin bedelini ben ödeyeyim. Niçin hırsızın kullandığı kaçak elektriğin parasını ben ödüyorum. Bu apaçık çağdaş bir Deli Dumrul uygulamasıdır. Adalet bunun neresinde? Bu soruma cevabı a) Hukuk bilimi açısından, b) İktisat bilimi açısından, c) Teknoloji bilimi açısından Sayın Mustafa Yılmaz’dan talep ediyorum.
Ve gelelim bir de karpuz keselim: SAYAÇ OKUMA BEDELİ. Böyle bir maliyet kalemi bulabilmek için ne kadar enerji sarf edildi acaba? Hangi üretici verdiği hizmetin bedelini, hizmet bedeli olarak faturasına yansıtıyor? Zaten niyeti o hizmeti yapmaksa, yaparak parasını kazanır, ben ona zaten aldığım hizmetin bedelini ödüyorum. Siz büfeden bir şişe su aldığınızda büfeci size “ben bu şişeyi uzatırken 25 kalori enerji harcıyorum, bedeli 25 kuruştur” diyor mu?
Ama vatandaşlık görevi yaparak önerimi sunayım: KARTLI SAYAÇ. Sayın Şehir ve Çevre Bakanımız yeni kentsel dönüşüm stratejisini açıklamışken Sayın Enerji Bakanımız konuya dâhil olsun ve yeni yapılacak binalara kartlı sayaç zorunluluğu getirilsin. Hem böylece kimse kart olmadan enerji tüketimi yapamayacak, enerji daha tüketilmeden bedeli alınacak, hiç kimse enerji bedelini geciktiremeyecek, hem de sayaç okuma bedeli gibi bir saçmalık ortadan kalkacaktır. Eski yapılardaki mevcut elektronik sayaçlar da on yıllık bir zaman dilimi içinde kartlı sayaçlar ile değiştirilebilir. (Mutlaka buna da tepki oluşacaktır, mekanik sayaçlar değiştirilirken yaşadık, buna da bir kredi çözümü veya faturaya eklenecek sayaç bedeli gibi çözüm getirilebilir.) Sayın Enerji Bakanımız, EPDK Başkanı avukat Mustafa Yılmaz’ın açıklamasından sonra elektrik faturalarının yeniden düzenleneceğine ilişkin bir açıklama yaptılar. Umarım bu düzenleme ile hırsızlığa devlet eliyle meşruiyet kazandırıcı değil, hırsızlığı önleyici öneriler sunarak vatandaşı, memnun edersiniz.
Yazımı okuyucularımıza saygılarımı arz ederek sonlandırıyorum.