Siyasi çekişmeler ve kavgalar daha da büyüyerek hayatımızın odağına yerleşti. Yargıç değilim, kimseyi yargılayacak güce de bilgiye de sahip değilim. Ama huzursuzum, hem gidişattan hem de ayrışmadan son derece huzursuzum. Siyaset yönetime talip olmalı, bölüp parçalamamalı. Bu kadar ayrışmak normal değil.
Senin kanalın, benim kafeteryam, onun sanatçısı, bunun bankası derken karşıt görüşlü insanlar her ortamda ve her durumda birbirlerine iki hasım gibi bakmaya, yaklaşmaya ve davranmaya başladılar. 
Büyük kavgalar beraberinde büyük rantları da getiriyor, haklı bir mücadele uğruna rant sahiplerinin uşağı olmamak, zenginin değirmenine su taşıyıcılık yapmamak lazım. Mücadelenin adının ADALET VE DEMOKRASİ olduğunu unutmamak, her fırsatta kendimize hatırlatmak lazım.
ADALET ve DEMOKRASİ için mücadele ederken, adaleti sağlayıcı taraf olmamak, kendi bağımsız adaletimizi tesis etmemek lazım. 
Gelelim BOYKOT olayına..
Esnafın büyük bir kısmı yıllardır derin bir sessizliğe bürünmüş vaziyette. Malumunuz faizle mücadele kapsamında düşürülen faizle birlikte piyasaya körüklenen mevduatın enflasyonu tetiklemesi sonucu esnaf ciddi zararlar etmişti. Sonrasında mücadele tam tersine dönünce bu sefer faiz artırıldı lakin enflasyon düşürülemedi. Bu arada finans sektörünün büyümesi ve güçlenmesi ile birlikte kredi ve kredi kartı kullanımı onlarca kat artan esnaf, kazancının önemli bir bölümünü faiz olarak bankalara devretmeye başladı.
Tedarikçilerin kartel oluşturup fiyatta istediği gibi at koşturduğu rekabet kurumunun tespit ve kayıtlarıyla ortada. Kesilen cezalar bırakın caydırmayı, kartel oluşturan firmaları daha da kamçılıyor. Resmen devlete kafa tutar hale geldiler. İstedikleri ürünleri istedikleri kişilere satarak/satmayarak piyasadaki rekabeti diledikleri gibi yönlendirebiliyor, istediklerinin elinden tutup istemediklerini çukura gömebiliyorlar.
Ardı ardına denetlenen ve ceza kesilen zincir marketler bırakın kendisine çeki düzen vermeyi, en ufak bir açıklama yapma zahmetinde bile bulunmuyorlar. 
Faiz-kartel-enflasyon çıkmazında debelenip de sesi çık(a)mayan esnafa birkaç günlük boykot vız gelir, tırıs gider. Esnafın boykota gelinceye kadar daha büyük dertleri mevcut.
2025 yılına girdik, düzgün bir borçlar kanunumuz, ticaret kanunumuz olmadığından esnaf çekle/senetle alışveriş yapamıyor. Karşılıksız ya da ödenmeyen çek/senetle yıllarca uğraşma riskini göze alamıyor. Kanunlarımız kötü niyetliyi ödüllendirirken alacaklıyı cezalandırır nitelikte. Tüm Dünya’da nakit ticaret aracı olarak kullanılan ve kıymetli evrak hükmünde olan çek, ne hikmetse ülkemizde vadeli evrak olarak kullanılıyor ve hiçbir kıymeti de yok.
2025 yılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre 2024 Aralık ayında karşılıksız çek oranı 2019’dan beri en yüksek seviyeye yükseldi. Nakit kullanım oranının azalmasıyla birlikte kredi kartı ile yapılan harcamaların artması esnafa da ekstra bir yük oluşturuyor. Esnaf cirosunun yüzde 3’ü gibi rakamları pos cihazını kullandığı bankayla paylaşmak zorunda kalıyor. 
Daha geçtiğimiz günlerde bankalar rekor üstüne rekor kâr açıkladılar. Bilançolara baktığımızda bu kadar yüksek faize rağmen esnaf kredi ve kredi kartı kullanmaktan kendini alıkoyamamış! 
Döviz almayacağım(!) diyerek hazine destekli kredi kullananlar, aldıkları uygun kredilerle söz vermelerine rağmen döviz alırken daha geçtiğimiz yıl esnaf odasından kredi kullananların kredi faizlerinde yüzde 100’den fazla artış yapılarak ödedikleri taksitlere yansıtılmıştı. 
Diyeceğim o ki, tezgahı bu tarafından bakınca geldiğimiz nokta belli, gideceğimiz yerde ise tam bir belirsizlik ortamı hakim. Ufak tefek boykotlara çok da takılmamak lazım, esnafın derdi boyundan büyük. Önceliğimizi ve odağımızı başka kanallara kaydırmamız lazım.
Sağlıkla kalın..