Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bugün mücadelenin, kadın kahramanların günü.
Aslında bugüne dair yazılıp, konuşulacak çok kadın kahraman var. Kiminin adı Duygu, kiminin Ayşe, kiminin Nebile… Kimi ışığıyla etrafını aydınlatan kiminin de ışığı sönmüş çoktan...
Kimine göre “deli kadınlar iyidir”, kimi de sevdasını cesurca yaşayan, sevdası için mücadele eden kadına hayrandır. Kimi şen kahkahayla "ben buradayım" der, kimi Batman'da intihar eder. Kimi de Gazze'de tutsak.
Pekiyi siz hangisisiniz?
Erkek egemen toplumda şüphesiz karşımıza birçok fotoğraf karesi çıkıyor. Hayatın akışında çapaya giden kadınlar da var, sahnede devleşen kadınlar da...
Dünya var oldukça insan odaklı her alanda kadınla erkeğin mücadelesi de var sevdası da... Önemli olan bu engebeli yolu beraber nasıl yürüdüğümüzdür.
Başta belirttim ya çok kadın hikâyesi var. Ama beni en çok etkileyen çocukları için savaş veren kadınlar.
ÇOCUKLARI İÇİN MÜCADELE
Mesela yakın geçmişte şahit olduğumuz Gazzeli Nebile'nin öyküsü. Uzun süre açlıkla, susuzlukla, şiddetle mücadele eden Gazzeli birçok kadın gibi Nebile'de tüm bu olumsuz şartlar altında evladına kavuşmak için savaş veriyor.
İsrail askerleri tarafından rehin alınan ve çocuğundan koparılan Nebile, onca olumsuz şartlara ve onca şiddete rağmen çocuğunu bulmaya çalışıyor. Düşünün bir sabah megafonla “dışarı çıkın!” emri geliyor. Ellerinde sivil halktan olduğunu belirten beyaz bayraklarla dışarı çıkıyorlar. Bir annenin gözlerinin önünde 3 evladından 2'si öldürülüyor.
Her ne hikmetse eşine bir şey yapmıyorlar. Sonra oracıkta, hiçbir yardımın gelmediği bu insanlar bir başlarına bırakılıyor. Bir süre sonra kadınlarla çocuklar ayrı ayrı rehin alınıyor ama ne alınma!
Gözleri hüzünlü, çaresiz bakan Gazzeli kadınlar…
Ekim ayından bugüne 9 binin üzerinde kadının öldüğü Gazze'de eşini ebedî âleme uğurlamış kadınların olduğu bu dünyada eşitlikten, hürriyetten bahsetmek nafile!
SAVAŞ ESERİNİ BIRAKIYOR
Ben bu tablonun bir benzerini katliamın, soykırımın üzerinden yıllar geçtikten sonra Bosna-Hersek'te gördüm. Hüzün kokan delik deşik binaların ardında bıraktığı gözü yaşlı kadınlar ve eğer şans eseri yaşıyorsa bedeni engelli, yüreği yaralı eşleri orada görmüştüm. İşte bu görüntü bana savaşın acılarının asla silinemediğini öğretti.
Savaş her halükârda eserini bırakıyor. Acısı geçmiyor. Eminim her şey çok güzel olsa da yıllar sonra Gazzeli kadınlar gözlerinden gitmeyen hüzünle bugünleri anlatacaklar. Ayakta kalmanın ağır yükünü bugün gibi hissederek...
Elbette Bugün ilk kadın hukukçunun ya da Sabiha Gökçen gibi gururlarımızı anmak şık olurdu. Ancak eşit yaşama hakkının olmadığı bir dünyada daha adil şartlarda yaşayan kadınlardan söz etmek maalesef çok güç.
Kadınların onuruna yakışır, eşit yaşam hakkına sahip, şiddetin olmadığı ve en önemlisi de çocuklarımızın geleceğinden endişe duymadığımız âdil bir dünya temenni ediyorum.
Bu vesileyle Filistin, Suriye gibi mazlum coğrafyadaki kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.