Yaz günlerinde sık sık haber yaptık, hatta köşe yazılarımız için konu olarak seçtik kuraklığı. Çok dile getirdik çünkü su her canlı için hayattır. Bugünlerde özellikle tarımda yine kuraklık tartışılıyor. Hem de kış döneminde bunu konuşuyoruz. Bir takım önlemler alınıyor. Önümüzdeki günlerin neler getireceği konuşuluyor. Tahminlerde bulunuluyor. Bu bugünün sorunu değil ancak elbette bugün gündem bu olduğu için dikkat çekiyor.
Ama biz geçmişte yaptığımız yanlışların faturasını çekiyor olabilir miyiz? Yanlış sulama yöntemleriyle adeta boşa akan sulardan yaşadığımız kayıpları düşündük mü? Hatırlıyorum da çocukluğumda bol suyun olduğu dönemde arazilerde o kadar taşardı ki etrafa su, anlamazdık bir gün böyle şeylerle karşılaşacağımızı. Geldiğimiz noktada sulama konusunda tehlike çanları çalıyor diyebiliriz sanırım. Ama hem doğaya hem biriktirilen sulara bunu biz yaptık diyebiliyor muyuz? Soruna odaklanıp sorunun kaynağından uzaklaşırsak gelecek nesiller de aynı şeyleri konuşacak.
Kısacası suyu gözümüz gibi korumalıyız. Yazımın başlığında da belirttiğim gibi suya saygı göstermeliyiz ki o da bizlere ve tarıma can olmaya devam etsin. Zararın neresinden dönülse kardır derler. Bir an önce yapılan yanlışlardan dönerek su kaynaklarımızı korumalıyız. Bunu sadece tarım olarak da düşünmeyelim. Evlerimizde yada işyerlerimizde de mutlaka su tasarrufunu önceliklerimiz arasına almalıyız. Bu dünyada sadece insanların yaşamadığını, bitkilerin ve hayvanların da suya ihtiyaç duyduğunu unutmayalım. Yaptığımız her israfta onları da düşünelim. Suya saygı gösterelim.