Yaz dönemi demek tatil, deniz, kum, güneş veya seyahat olarak anılır genelde. Ama bir futbolsever hatta sıkı bir taraftar için yaz dönemi demek transfer süreci demektir.
***
İnen kalkan uçaklar, medyada transfer haberleri v.s derken sezon başlayıverir. Tam da böyle bir dönemdeyken yazmak istedim bu konuda. Başlığa gelelim ilk olarak. Transfere aldanmak derken bir anda her şeyin toz pembe görünmesi diyebiliriz aslında.
***
Düşünsenize bir önceki sezon takımınız için çok kötü geçmiş. Bırakın hedefe yaklaşmayı yanından bile geçmemişsiniz. Ne kadroda ne de sonuçlarda istikrar yakalanmamış. Sezon bir şekilde vasat bir performansla bitirilmiş. Burada elbette sorumlular az çok belli. Yönetimden, teknik heyete ve futbolculara kadar giden bir durum. Ancak ne mi oluyor bir çok takımda? Sanki o başarısız takım hiç sezonu oynamamış gibi bir anda transfer rüzgarı esiyor.
***
Gündeme gelen ya da getirilen bir çok isim taraftarı o kadar heyecanlandırıyor ki geçen sezonun tüm başarısızlığı bir anda yok okuyor akıllarda. Peki ya sezon boyunca yakalanamayan başarı ve buna bağlı olarak kaybedilen gelirler ne olacak?
***
Üstüne üstlük bu başarısızlığı kapatmak için transfere harcanan para da cabası.
Elbette bilinçli ve kulübün geleceğini düşünen taraftarlar var. Bu kitle duyarlı davranarak öncelikle takımın son durumunu değerlendiriyor hatta eksikleri görüp transfer beklentisini de bu yönde şekillendiriyor. Ancak yönetimler genel algıyı değiştirmek için transfer yapmaya başlıyor. Bu yolla belki günü kurtarıyorlar ama kulübün geleceğini mali anlamda çıkmaza sokabiliyorlar.
***
Bu durum genel olarak tüm takımlarda değil tabi ki. Transfer politikasını çok beğendiğim takımlar mutlaka var. Umarım bu her takıma örnek olur.
***