Siz değerli okuyucularıma bu yazımda “Adın Korunması Davası”ndan söz edeceğim.
Türk Medeni Kanunu’nun ad üzerindeki haklar başlıklı 26. maddesinde adın korunması hususu ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Şöyle ki;
III. Ad Üzerindeki Hak
Adın korunması
Türk Medeni Kanunu 26. maddesi; Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir.
Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.
Türk Medeni Kanunu’nda açıkça düzenlendiği üzere bir kişinin adı haksız çıkar elde etmek amacı ile kullanılıyor ise; bu duruma ivedilikle son verilmesini ad sahibinin talep etme hakkı mevcuttur. Ayrıca; adının haksız olarak kullanıldığını ispat eden kişi, adının kullanılmasında kusurlu olduğunu ispat ettiği takdirde maddi ve manevi zararlarının tazminini dava yolu ile talep edebilir.
Ad (isim); toplum içerisinde bireylerin birbirlerinden ayrı olarak tanınmasını sağlayan en önemli araçtır. Hukukî olarak ad bir kişilik hakkı olduğundan kanunlar çerçevesinde korunması gerekmektedir. Tüzel kişiliğe sahip organlarında adları mevcut olup aynı şekilde korunması gerekmektedir. Bir kişinin adı, soyadı, ticari unvanı, işletme adı korunma değer görülen manevi mirasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 26. maddesi; adının kullanılmasında çekişmeli olan kişinin bu hususunu dava yolu ile tespit ederek, adı haksız olarak kullanan kişiden bu durumu sonlandırmasını, maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesini talep etme hakkının olduğu detaylı olarak düzenlenmiştir. Adın korunması kişinin, kişiliğine yapılan bir saldırı olması sebebiyle hukuken koruma altına alınmıştır.
Adının haksız olarak kullanan kişiye karşı Türk Medeni Kanunu’nun 26. maddesinde düzenlenen adın korunmasına ilişkin tespit davası açılması gerekmektedir. Ayrıca, hukuka aykırı yollar ile adın başkaları tarafından kullanılması halinde ise adın gaspı söz konusu olduğundan bu durumda hukuken tecavüzün önlenmesi sebebiyle maddi ve manevi tazminat davası açılmalıdır.
Adın korunması davasında yetkili olan mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir. Burada en çok dikkat edilmesi gereken husus, adın korunması davasının talep kısmında yalnızca kişilik hakkının korunmasının amaç edinilmesidir. Eğer kişilik hakkının yanında ayrıca maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulursa o durumda görevli mahkeme değişmektedir.
Adın gasp edilmesi bir ticari uyuşmazlığı ve ticari işletmenin adının kullanılması sureti ile yapılıyor ise, bu durumda artık Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açılmalıdır.
Adın korunması davasının açılabilmesi için Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Şöyle ki;
C. Zamanaşımı
I. Kural
Türk Borçlar Kanunu 72. maddesi; Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Düzenlemesi ile zamanaşımı miktarı belirtilmiştir.
Adın korunması davasında davacı olan taraf; adı gasp edilen kişi ya da kanuni mirasçılarıdır. Bu hususun mutlaka deliller ile kanıtlanması gerekmektedir. Adın korunması davasında davalı taraf ise; adı haksız olarak kullanan kişi ya da kişilerdir. İşbu davanın açılmasında önemli olan hususların başında; adının haksız olarak kullanıldığını iddia eden davacının bu eylemler sebebiyle maddi ve manevi olarak zarara uğradığını bilgi ve belgeler ile ispatlaması gerekmektedir. Ayrıca, adı haksız olarak kullanılan davacının tazminat davası açması durumunda, adı haksız olarak kullanan davalının kusur durumu göz önüne alınarak mahkeme tarafından araştırılacak olup, kusurlu olduğunun dava dosyasındaki bilgi ve belgeler neticesinde tespit edilmesi halinde maddi tazminata hükmedilmektedir.
Adının haksız olarak kullanılmasından dolayı şerefi, haysiyeti ve itibarı zarara uğrayan davacının manevi tazminat talep etme hakkı olduğundan mahkeme tarafından kusurun ağırlığına bakılmaksızın kusurun varlığı yeterli kabul edilerek manevi tazminat ödenmesine karar verilmektedir. Mahkeme tarafından manevi tazminata hükmedilmeden önce davalı ve davacının kolluk tarafından mali ve sosyal durum araştırmaları yapılmaktadır. Adın haksız kullanılması davasında delil olarak kullanılacak materyaller ise; nüfus kayıtları, ticari sicil kayıtları, bu haksız kullanıma şahit olan kişilerin beyanları olmaktadır. Mahkeme tarafından maddi ve manevi tazminatın takdiri için bilirkişi incelemesi de yapılmasına karar verilmektedir.