Dünyaya rasyonel bir gözle bakan kişiye, dünya rasyonel bir bakış açısı sunar. Bu ilişki karşılıklıdır.
HEGEL
İşte gerçeklerle yaşayan, refaha yelken açmış bir toplumla, teorik çatışmaların labirentinde geleceğini kaybetmiş bir toplumun ince çizgisi.
Türkiye'de her katmanda her entelektüel zemin ve toplumsal yapı içinde bu gerçeklikten kopuş kendini gösteriyor. Bu rasyonel bakışın kaybı, iç çatışmaları körüklemekle beraber, teşhislerinde yanlış konulmasıyla sonuçlanmakta. Bu kopuş beraberinde fakirlik, iç çatışma ve toplumsal dağılmayı getirecektir. Son yıllarda yaşadığımız tüm gelişmelerin ana eksenini bu meydana getirmektedir. Akılcılıktan kopmuş bir birey ve onun yarattığı toplum ile beslediği yönetimsel kurumların çöküşü gerilemenin ana eksenidir. Bilmek fiilinin bilimsel olmaktan çıkarak kanaate devinmesi, akılcılıktan kopmanın pekişmesini sağlıyor. Artık toplum kendine gerçekleri anlatandan çok, duymak istediklerini anlatanlara verdiği değerle, derin bir uykuya dalmış durumda. Maalesef ki her şeyi siyaset kurumunun çözeceğine inanan toplum, çözümün kendi düşünüşü içinde olduğunun farkında değil. Halkın tüm toplumsal kurumlardan gerçeği ve aklı talep etmesi ve bunu öne alanları desteklemesi, gelişmenin tek anahtarıdır. Öncülüğü bilim temelli düşünceyi benimsemiş akademik kadrolar çekmelidir. Ancak üniversiteler çalışmaz bir hale sürüklenmiş durumda. Tartışmaların çoğu bilginin ışığı yerine kişisel kanaatlerin karanlığında yanlışa çıkıyor. Böylece geri kalmışlığın devamına katkı sağlanıyor. Somut bilimsel normları bırakmadan tüm entelektüel tartışmaların kişisel düşünceden kurtulması dileğimle.