Türk toplumunun belli başlı alışkanlıkları var. Ülkenin neresine giderseniz gidin bazı şeyler hiç değişmiyor. Toplumsal alışkanlıklar. Bu alışkanlıklar nasıl oluşmuş, nasıl bu kadar geniş bir coğrafyanın tamamına yayılmış bilmiyorum ama ülkemin, insanlarımızın bu garip yanlarını çok seviyorum. Biz çay içeriz mesela. Her gün Türk kahvesi tüketiriz.
Gün boyu içilen çay kesmez, akşam her evde en az bir demlik çay devrilir. Çünkü çay bu, bol bulunur, en kalitelisi ülkemizde yetişir, her yere ulaşır, az bir miktar çayla bir demlik çıkar, o demlik tüm aileye akşam boyu yeter. Dışarı çıkarsın çay içersin, ev oturmasına gidersin çay içersin, iş yerinde çalışırken çay molası verirsin. Çay yani, hayatımızın her alanında.
Şu son seçim sanki toplumumuzun alışkanlıklarını kökten değiştirmek üzerine inşa edilmiş, seçimden galip çıkan taraf her şeyi değiştirmeye çabalıyor gibi. Zaten uzun süredir ekonomik buhran yaşıyoruz, seçimden sonra şiddeti iyice arttı, artık boğulur olduk. Zam yağmuru tam diniyor diyoruz, yenisi başlıyor. Son dört ayda sadece çaya yüzde 88 zam geldi. Her şeyimizi kısmıştık zaten, daha az alışveriş yapıp zorunlu olmayan hiçbir ihtiyacımızı gidermemeye başladık. Daha az dışarı çıkıp market harcamalarımızı bile kısmaya çalıştık. Yetmedi çayımızı da azaltıyoruz. Aylardır azalttık zaten biraz daha azaltacağız.
Kahvehanelerde oturan insan sayısındaki azalma gözle görülüyor. Çay ocakları, artık daha az satış yaptıklarını anlatıyor. Vatandaş, her şeyden kısmaya çalıştığını söylüyor. E ama akşam evinde otururken de mi çay içemeyecek artık. Bu kadarı fazla değil mi? Birileri kuş sütünü eksik etmemeye gayret ederken sade vatandaşın bu kadar yokluk çekmesi reva mı?