Bayramlar, hayat koşuşturmacasına ara verdiğimiz, göremediğimiz yakınları görme imkanı bulduğumuz aynı zamanda da kültürümüzü yaşatmaya devam edebildiğimiz eşsiz günler. Bu yıl bayram tatilinin 9 güne çıkarılmasını eleştiren onlarca insana şahit oldum.
Gerekçeleri, “Tatil bol olunca, millet denize gidiyor, bayram yapmıyor” idi. Halbuki bayramda tatile giden insanların sayısı ülkemiz için oldukça azınlıkta. Tatil kentlerinde yaşanan yoğunluklar, trafik sıkışıklığı yanıltıyor elbette. Bu sorun o kentlerin küçük yerler olmasıyla ilgili. Ki tatile giden insanların da büyük çoğunluğu yine bayramını bir şekilde kutlayıp ibadetini yerine getirebiliyor. 9 günlük tatilin tamamını deniz kenarında geçirmek bu ekonomik koşullarda her babayiğidin harcı ne yazık ki değil.
Bayram öncesi özellikle çarşı esnafı, bayramlık alışveriş yoğunluğu olmamasından dert yanıyordu aynı şekilde. Bu da bayram yerine tatil yapmakla ilgili değil, çocuğuna bayramlık giysiler alabilecek güç bulamamakla ilgili.
Her bayramın klasik alışveriş listesini oluşturan bayram şekeri mesela, kendinizden pay biçin. 3 -4 yıl önce 1 kilogram alıyorken bu yıl belki yarım kilo belki 300 gram alabildiniz. Bu sadece kapınızı daha az insanın çalmasıyla ilgili değil, gördüğünüz etiketin büyük payı var.
Yani diyeceğim o ki; her problem için bir günah keçisi bulmak çok kolay. Zor olan asıl sorunun kaynağını kabul edebilmek.