Uzun bir süre ben de dâhil faizlerin düşmesini dört gözle bekledik. Bekledik ki faizler düşsün, piyasalar canlansın, yeniden hareketlensin. Faizler tam zamanında yapılan müdahalelerle ve ciddi bir indirim hamlesi ile hatırı sayılır bir düşüş sergiledi. Esas itibarı ile piyasaya doğrudan ya da dolaylı olarak devlet eli ile müdahale edilmesini pek hoş karşılamasam da bu görüşüm normal şartlar için geçerlidir. Normal olmayan şartlar için maalesef bu düşüncemi muhafaza etmekte zorlanıyorum.
Faizler düştü, evet. Fakat tek başına faizin düşmesi yeterli değil maalesef. Düşen faizlerin özellikle konut sektöründe talebi bir miktar arttırdığı doğru. Otomotiv sektörü sanırım beklenen hareketliliğe kavuşamadı. Diğer sektörlere yansımasını yorumlamak için bir müddet daha beklememiz gerekecek.
Peki, ne zaman hareketlenir piyasalar? Piyasaların hareketlenmesi için daha atılması gereken adımlar var. Faiz tek başına önemli bir etkiye sahip olsa da yeterli değil. Enflasyon düşme eğiliminde olsa da yıllık ortalama beklenenden oldukça yüksek seyrediyor. Gelecek sene için yeniden tek haneli rakamlar hedeflenmiş olsa da bunun gerçekleşmesi pek de mümkün görünmüyor. Enflasyonun yüksek seyretmesinin sonucu olarak satın alma gücünde ciddi bir daralma mevcut. Hepsinden önemlisi ve hepsinin birleşimi olan güven endeksi hala daha çok düşük. Piyasalarda tedirginlik güveni düşürüyor. Kriz ortamının etkileri ve daha yeni biten konkordato taleplerinin etkisi henüz piyasaları terk etmiş değil.
Bu bilgiler ışığında atılacak en önemli adımın (faiz indirimi) atıldığından yola çıkarak bu adımı takip eden bir sürecin başlatılması gerekmektedir. Özellikle imalata dayalı, istihdamı artırıcı ve uzun soluklu ekonomi politikaları oluşturmak ve bu politikaları sürdürülebilir hale getirmek şart olmuştur. Bankaların kredi verebilmesi için gerekli olan şartların birçoğunu mikro ölçekli işletmeler kriz ortamında maalesef kaybetti. Bankacılık sistemini riske atmayacak bir revizyon sanki gerekli olacak gibi. Bankacılık sistemini riske atacak bir sistem karşısında bankalar kredi vermemek için (haklı olarak) direnmek zorunda kalabilirler.
Özellikle konut alacaklar için içerisinde bulunduğumuz dönem hem faiz oranı, hem vade ve hem de fiyatlar açısından gayet makul bir dönem. Stokta bulunan konutlar tükendiği zaman yeni yapılacak olan konutların maliyetinin ve dolayısı ile satış fiyatlarının günümüzdeki fiyatlarla kıyaslandığında ciddi bir artışa geçeceğini düşünüyorum.
Özetleyecek olursak piyasalar açısından beklenen ilk ve en büyük adım atılmış olsa da tek başına bu adımın piyasaları canlandırmasını beklemek biraz hayalci bir yaklaşım olur. Bu adımla birlikte enflasyonun ve diğer bileşenlerin de kontrol altına alınması ve bu süreçlerin tamamının piyasalar güven vermesi gerekmektedir. Güven önemlidir, güvenin olmadığı piyasaların canlanmasını bekleyemeyiz.
Sağlıkla kalın, hoşça kalın.