Enflasyon düzeltmesi (ya da muhasebesi) adı altında yayınlanan tebliğde enflasyonun oluşturduğu etkinin şirketin mali tablolarına yansıtılarak gerçekçi bir hale gelmesi amaçlanmıştır. Tebliğde ilgili bölüm şu şeklde ifade edilmektedir:
Enflasyon düzeltmesinin mahiyeti
MADDE 4-
(1) Genel anlamda enflasyon düzeltmesi, paranın satın alma gücündeki değişmeler nedeniyle gerçek durumu ifade edemeyen mali tabloların, gerçek durumu ifade eder hale gelmelerini sağlamak üzere düzeltme işlemine tabi tutulmasıdır.
Yani bu bir güncelleme işleminden ibarettir. Buraya kadar bir sorun yok. Satılabilir emtiaların ve demirbaşların güncel fiyattan tablolarda yer alması muhasebenin parayla ölçme, tutarlılık ve tam açıklama kavramlarına da uygun bir uygulama olacağı için desteklenebilir. Sorun, güncelleme sonrası oluşan farkın gelir olarak kaydedilip vergilendirmesinden kaynaklanmaktadır.
Oluşan fark gelir mi?
Önce tanımlara bir bakalım ne diyor? Konumuzu ilgilendiren Gelir Vergisi Kanununun 1. Maddesinde  “Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” Buradan da anlaşılacağı üzere bir gelirin vergiye bağlanması için arındırılmış olması (safi tutar) gerekmektedir.
Bir kişinin ya da kurumun ticari faaliyetleri sonucunda elde ettiği tutardan kanunen kabul edilen giderler düşülür ve kalan miktar matrah olarak vergilendirilmeye esas kazanç olur. 
Enflasyon muhasebesinde, ekonominin kötü yönetilmesi sonucunda -bana göre kayıp  olan- artış ile ilk durum arasındaki fark nasıl kazanç olabilir anlamış değilim.
Basit ve anlaşılabilir bir örnekle; geçen sene 1 teneke zeytin yağım vardı ve bu yağın ederi 100 TL idi. Bugün enflasyonla güncelleyince yağımın değeri 170 TL oldu. Şu ana kadar benim mevcudumda bir artış oldu mu? Hayır. Ben bu yağı 200 TL bedel ile müşteriye sattığımda 30 TL brüt kazanç elde ettim. Kalan 70 TL için herhangi bir kazançtan bahsedemeyiz, o enflasyonun bir sonucu neticesinde oluşan olumsuz bir etkidir. Hayatımızın olağan akışına aykırı olan olumsuzluğun vergisini tüccara yüklemek ne denli doğrudur bu da tartışılmalı.
Ülkemizde ekonomi politikalarının temelini oluşturan vergi sistemindeki adaletsizlikten yakınmayan yoktur sanırım. Kayıtlı ekonominin içerisinde bulunan işletmelerin her türlü ilave vergi yükünden payını alması, kayıt dışı çalışanların elini kolunu sallayarak dolaşması hepimizin ortak sorunu.
İşin bir diğer tarafı da mali müşavirlerin ek iş yükü. Sistemler dijitalleştikçe sorumlulukları ve iş yükü artan mali müşavirler maalesef mesleklerinin zorunlu bir unsuru olan ve meslek künyesinde de bulunan müşavirlik kısmını yerine getirememektedirler. Oysa ki mali müşavirler, işletmelerin kayıt işlemini tamamladıktan sonra ilgili dokümanları alarak işletmelerin kayıtlı durumlarını incelemek, raporlamak ve mükelleflere bilgi vermek, onları yönlendirmek zorundadırlar. Bu görevleri yok sayılan mali müşavirler işletmelerle maliye arasında bir sekreterya gibi kullanılmaya çalışılmaktadır. Hatta iş öyle bir boyuta ulaşmış vaziyette ki, mali müşavirler mükellefleri hakkındaki bilgi ve belgeleri İŞKUR, SGK, TÜİK ve benzeri birçok kurumun sistemine yüklemekle zorunlu kılınmışlardır.
Devletin temelinde ADALET duygusu vardır. Adil olmayan bir sistem dürüst olmayan vatandaşı ödüllendirmekten öteye gitmez.
Ödenmeyen vergiler, kaçak kullanılan elektrikler, kayıt dışı çalıştırılan işçiler, affa uğrayan borçlar gibi birçok unsurda asıl mağdur, görevini zamanında ve eksiksiz yapan vatandaş olmuştur.
Sağlıcakla kalın.