Mehmet Gürkan TIĞOĞLU’na ithafen…
Son zamanlarda sokak hayvanları üzerinden gündem bir o tarafa bir bu tarafa gitti geldi, sonunda yasa meclisten geçti. Yasanın meclisten geçeceği dünden belliydi de bu süreçte hayvanseverlerin(!) tavrı gerçekten içler acısıydı. Samimiyetten uzak, riya dolu ve bir o kadar da üslupsuz bu tiplerin hayvanseverlikten tek anladıkları evlerindeki kokuşmuş yemekleri kapı önündeki bir kaba dökmekten öteye geçmez.
Hayvan denilince sadece sokak kedisi ve köpeği, hayvanseverlik denilince de sadece sokak beslemesi yapabilen bu cins varlıkların mücadelelerini de katkılarını da unutmamak lazım bu yasanın meclisten geçmesinde.
En ucuz mamayı alıp sağa sola gelişigüzel serpiştirmekle yapacağınız hayvanseverlik neticesinde gelinen noktada sizlerin de payı az değil ve birilerinin bunu size söylemesi lazım.
Bu hayvanların tek derdi mama ve su değil! Bu hayvanlar uyuz oluyor, bitleniyor, pireleniyor, vücutlarına kene yapışıyor. Parazitlerle mücadele ediyor, birbirlerinden hastalık kapıyorlar. Kaç tane ünlemli hayvansever(!) gidip üç kuruşluk ilaçlardan alıp da bu hayvanlara tatbik ediyor?
Bu hayvanlar kısırlaştırılmadıkları için kızgınlaşıp saldırgan olabiliyorlar. “KISIRLAŞTIRMA ŞART” diye bağıranlarla birlikte kaç hayvanı kısırlaştırdınız, klinik desteği sağladınız?
Sokaktaki bazı hayvanlar saldırgan, tehlikeli ırk. Bu hayvanların sokaklardan uzaklaştırılması için ne düşünüp de ne yaptınız?
Bu arada hayvan denilince sadece kedi/köpek düşünenler, lüks yatlarda dövüştürülen horozlar için neler yaptınız? Ya da kasapların elinden kurtarılan veya cinsel istismara uğrayan atlar/eşekler için? Derisi için öldürülen hayvanlar veya “av sporu” adı altında tüfekle vurulan hayvanlar için?
Barajlarda/derelerde aylardır su yok. Evinizin önüne bırakacağınız bir kap suya hasret doğada milyonlarca canlı dili dışarıda geziyor. Onların canı yok mu? Kaplumbağası, sansarı, kurdu, çakalı, tilkisi susuzluktan kırılmak üzere. Kanadı kırılan bir kartal, ayağı sakatlanan bir leylek sizin hayvan sevginizin neresinde?
****
Bir arkadaşım sokakta gördüğü her köpeği kızına sevdirtmekle uğraşırdı. “Yapma, hayvanın hikâyesini bilmiyorsun, belki sahibinden dayak yedi ya da saldırgan yetiştirildi” derdim hep. “Onlar gerçekten sevenleri bilirler, merak etme” derdi. Köpeğin birisi bir sevme seansı esnasında çocuğa saldırmış (Allahtan ısırmamış) şimdi travmalarıyla baş başa yaşayıp gidiyor. Bu sene travmasının 3. Senesi..
Bir haber kanalında izlemiştim, parkın köşesinde bir taksi durağının tam önünde besleme yapan bir kadına duraktaki taksici “Bacım şu karşı köşede ver yemeğini, korkup gelemiyor müşteriler” dediği için kadın adama saldırıp olay çıkarmıştı. Oysa istek çok masum ve makuldü..
“Mahallelerde çocuk parklarında sokak hayvanları kakasını, çişini yapıyor, buna elleyen çocukların sağlığı tehlikede” şeklinde bir paylaşım yapmıştım. Bir hayvansever durur mu, yapıştırmış yorumu.  Biliminsanı(!) edasıyla sokak hayvanlarından insanlara geçen bir hastalığın olmadığını iddia ederek koskoca bir bilimi (zoonoz) hiçe saymıştı. Mevzu uzar gider de konu dağılmasın.
****
Nazilli’de kendisini aktivist olarak da niteleyebileceğimiz Nazilli Hayvan Hakları Ve Doğa Koruma Derneği Başkanı ve HAYTAP temsilcisi bir arkadaşımız var. Mehmet Gürkan TIĞOĞLU.. Derneğin binasına doğurmuş fareyi ve yavrularını besler, dövüştürülen horozları alır gelir, ölümle tehdit edilse de geri vermez. Çiftliğinde at, eşek, leylek, kedi, köpek, kartal… Ne ararsanız mevcuttur. Hayvanseverliği birkaç tür üzerinde sabit değildir. O da benim gibi hayvanların beslenme sorunundan ziyade sağlık sorunlarına odaklanılması gerektiğini ve illaki kısırlaştırılmaları gerektiğini düşünür. Bunun dışında her kapının önünde toplumun sağlığını bozacak besleme kaplarının yerine belirlenmiş bölgelere besleme ünitelerinin koyulması konusu gibi daha birçok konuda hem fikiriz. Her gün duyarlı(!) geçinen hayvanseverlerden en az 40-50 ihbar alır. Şurada hasta kedi var, burada terkedilmiş köpek var gibi. Nazilli’de çoğu hayvanseverin hayvanseverlik seviyesi, ihbarı Tığoğlu’na iletmek kadardır. İletince yetiyor ona, vicdanı rahatlıyor sanki. Bu tipler hasta ya da yardıma muhtaç bir hayvan için ihbardan başka bir girişimde bulunmaz, emek-zaman-para harcamaz. Onun vicdanı ihbarı iletene kadar çünkü. Tabi Tığoğlu’nun yetişemediği noktada ihbar sahibi bazı zamanlar arayıp fırça kaymayı da kendisine bir görev olarak tanımlar, o da ayrı. Sayınız artsın inşallah Tığoğlu, ne diyelim..
****
Son noktada, hayvanları rahat bırakın. Mümkünse onları sevmeyin, AŞIRI SEVGİNİZ(!) zarar verebiliyor.