İçimizde ölen birileri var. Hayat tabii ölüm hayatın doğasında var dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız da evet hayatın gerçeği ölüm ona sözümüz yok. Ama içimizdeki ölenleri ne yapacağız? Peki burada katil biz miyiz, bizi öldürmelerine müsaade ettiğimiz için? Dikkat ettiniz mi hiç kendine acıma duygusu yok insanoğlunun. İşkence de yapar kimseye kıyamazken kendine. Kendi sonunu kendi hazırlayan kişi. Belki de kendine olan güvenle bana bir şey olmaz diyerek yiğitlik yapar ve o kadar yoldan geçmiştir zaten hiçbir şey olmamıştır ne de olsa. Yine olmaz zanneder. Fark etmez içinde bir şeylerin öldüğünü, umutların öldüğünü, yaşama isteğinin azaldığını tabi ki bir gün geline denk. O gün böyle ayarlı özel bir gün de değildir ha sayısı, günü, ayı yoktur bir gün uyanırsanız bir şeylerin yanlış olduğunu farkına varırsınız. Siz eski siz değilsinizdir çünkü. Aynada gördüğünüz yüz bile kendinize yabancı olmuştur ve arayışa girip başlarsınız. 'Nereye gittin, nerede kaybettim, o eski bana ne oldu' diye sorular sorarsınız. Cevapları bulmak zaman alacaktır. Peki ya cevap bulduğunuzda o siz eski siz olabilecek misiniz? Bence bu çok daha güçlü bir soru. E peki sorulara cevap vermeden sınavı geçmek mümkün mü? O da ayrı cevapsız bir soru çok ünlü bir Senarist gibi katilin kim olduğu belli değil. Ama herkes şüpheli merak uyandıran arayışın bitmediği bir filmin ismi hayat dediğimiz.