Evet bu ara ülkemiz üzerinde melankolik bulutlar dolaşıyor. 7’sinden 70’ine herkes melankolik bir durumda. Hüznü sonuna kadar yaşıyoruz bu ara. Belki de hüzün yüklü bir bulut yağmur ile akıtmış hüznü üzerimize. Minik canlarımızın bu hali bizlerden etkilendiği için mi, hüzün yüklü yağmur sularının altında kaldığı için midir bilinmez. Bu sorulara cevap ararken bir soru daha takılır aklımıza. Yoksa melankolik hal bulaşıcı mıdır?

Eee nasıl bunalmışlık haline girmeyelim ki? En son ne zaman bir haber izleyip, el çırptığınızı hatırlıyor musunuz? Oysa gün doğmuş, güneş açmıştı dün. Gökkuşağını bile yakın bir geçmişte gözlemlemiştik. Ama bizler melankolik durağından ayrılamadık.

İnmistik bir kere o durakta, ne yapabilirdik ki. Hatta zamanla alıştık o halimize. Yalnızlık olmuştu diğer adımız. Onca kalabalığın içinde yalnızlık. Neden şaşıralım ki? İnsanoğlu yalnız doğup, yalnız ölmez mi?

Bu da bizim seçimimiz değil miydi? "Oh ne güzel! Tek başıma demliyeyim çayımı, yakayım mumumu" sözleri size de tanıdık geldi mi? Yolculuk biletinizi de almışsınızdır çoktan. Bu yolculuk ise sadece geçmişe yapılan bir yolculuktur. Hani deriz ya "Geçmiş, geçmez bazen" diye. Boş vermişlik de değildir sandığın içindeki.

Fazlasıyla farkındasınızdır olanların. Hatta olan bitenin sizi ilgilendirmesi de gerekmez. Siz dört dörtlük bir melankoliksiniz. Siz ya da başka biri diye bir tanımınız yok ki.

Gördüğünüz, bildiğiniz her felaket imza atar içinize sessizce. Ve o mükemmel melankoliklerin en büyük farkı mutsuzlukları ile mutludurlar. Kim bilir belki de en mutlu olandan çok daha fazlaca, ayakta alkışlanmayı hak ederler fazlasıyla.

DİĞER YAZILARI