Aydın Söke’de 2014-2016 yılları arasında 3 yıla yakın aktif olarak gazete muhabirliği yaptığımı bilenler bilir. 

Bu süreçte haklarındaki bazı olumsuz haberlere imza atmam nedeniyle sevmeyenlerimin hatta bazı haberlerim nedeniyle kin besleyenlerin dahi olduğunu bilsem de Nalbantlar Mahallesi’nde kömür yardımı bahanesiyle yaşlılık aylığı çalındığı için gözyaşlarını fotoğrafladığım ve yaptığım haber sonrasında İstanbul’dan çalınan aylığının 2 katı yardım gelmesine vesile olmam nedeniyle duasını aldığım Ayşe Nine, az çok beni sever bilirim. 
- Ayşe Nine’nin mutluluğuna dolaylı katkı sağladığımı bilen bazıları da belki benden yine hazzetmeseler de bir nebze de olsa gazeteciliğimi kısmen takdir ederler bilirim!.. 

Netice olarak Söke, meslek hayatımda önemli bir yer teşkil ediyor. Öyle ki Aydın Gazeteciler Cemiyeti’nden 2014 yılında Söke’deki çalışmalarım nedeniyle teşvik ödülü almam da benim için meslek hayatımda bir iftihar vesilesi olmuştur. 

Söke’de çalıştığım dönemde hayali ziraat dosyasını açtığımız süreçte birilerince rüzgara karşı yürümekle uyarılmamla birlikte yanlış işler peşinde olduğumun söylendiğini dün gibi hatırlarım(!) Avladıkları yaban domuzlarını muhtelif yerlere satanları haberleştirdiğimde köşe bucak arandığımı çok sonraları duymadım da değil! 

O dönemlerde Söke Eğitim Vakfı’nda bağış adı altında döndüğü öne sürülen bazı dolapları hafif irdelediğimizde kimlerin irkildiğini ve bize diş bilendiğini girmeyeyse hiç gerek yok! Yıkılan Koyuncuoğlu Pasajı esnafının mağdur olmaması için ‘Camiyi yık ama adaleti yıkma’ deyişimizi, köşe yazıları ve haberlerle sürecin akli selim şekilde çözülmesi noktasındaki gayretimizi hatırlayanlar hatırlar fakat şimdi mazide kalmış tüm bu süreci özetlemeye de açıkçası gerek yok. 

Tüm bunların yanı sıra 2014 yılında Söke’deki çalıştığım gazetede ‘Söke Serenatı’ başlığıyla yazdığım kısa şiir de dün gibi hatırımdadır; 

tam da içime koymuşken 
ucuza adam satımı
ne de güzel uzar gölgem
istasyon caddesi'nde
sıradan bir gün batımı
ah!..
bir derviş postu bile 
reva görülmez bize tekkede
ve kader 
yel yordamıyla 
yoklayarak hüznümüzü
örer serin ağlarını Söke'de!..

Gelinen süreç itibariyle rüzgarıyla meşhur, yel yordamının eksik olmadığı ancak sahipsizliği günbegün katlanan, esasen tarihçi Heredot’un Priene-Panion hattını kastederek ‘Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü’ olarak nitelediği, Didim-Kuşadası-Milas üçgeninde yıldan yıla heder olup giden Söke için ne kadar üzülsek az ama kuru kuruya üzülmenin kimseye de faydası yok!

Öyle ki birileri de kuru kuruya üzülmenin Söke’ye faydası olmadığının farkına varmış olacak ki kafalarına artık dank etmiş. Söke Güç Birliği Hareketi adı altında birleşip sorunları yüksek sesle dillendirerek çözüm önerilerini masaya yatırma ve talepleri yetkililerden yerinde söke söke almak için ortaya bir irade koymuşlar. 

Açıkçası ortaya bu iradeyi koyan tüm sivil toplum kuruluşu paydaşlarını ayrı ayrı tebrik ediyorum.  Geçmişte ‘A Takımı’ buluşmaları ya da aylık STK toplantıları düzenlenen Söke’de bu güç birliği hareketi umarım havanda su döğmekten birkaç adım öteye geçer ve müspet sonuçlar alınmasına vesile olur! 

Temennimiz bu şekilde ama gelinen noktada güç birliğinin tam anlamıyla oluşması noktasında başta sürece omuz veren bazı STK başkanlarının geri adım atmasının diğer STK’lar nezdinde dikkat çeken bir negatif bir gelişme olması, umarım sürece öncülük eden iradeyi hayal kırıklığına uğratmaz ve sorunlara sahip çıkmaktan vazgeçmezler!

Söke Güç Birliği’ne diğer STK başkanlarıyla birlikte öncülük eden Ali Esmer ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldik. Çalışmaları hakkında uzun uzun konuştuk. Kendisinin Söke’deki kronik hale gelen toplamda 20 adet sorundan 2 adet sorun özelinde acil çözüm aradıklarını ancak iki başkanın geri adım atması nedeniyle çözüm odaklı sürece zarar verildiğini de manşetten haberleştirdik. 

Peki neydi bu iki sorun; Batı Söke Çimento Fabrikası’nın çevreye verdiği zarar, Novada Kavşağı’nda trafik düzenlemesi.

Açıkçası zaman zaman bacalarından kimi zararlı gazların nazlı nazlı salındığı çıplak gözle de açık seçik görülmesi tepkilere neden olan Batı Söke Çimento Fabrikası’nı nereden tutsak elimizde kalıyor ama gelinen noktada üçüncü bir fırının daha devreye alınarak kapasitesinin artacak olması, bence Söke’nin yarınları adına öyle alelade ele alınıp da es geçilecek bir konu değil. 

Sonuç itibariyle Söke’de Güç Birliği Hareketi'nin bu tür sorunları yüksek sesle dile getirmesi, ilçenin geleceği adına önemli bir adım. Ancak bu adımların daha da sağlam temellere oturabilmesi için, sadece ses çıkarmak değil, aynı zamanda somut çözümler üretmek ve yetkililerden ısrarcı olmak da gerekiyor. Bu noktada yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın birlikte hareket etmesi de büyük önem taşıyor. 

Şunun altını çizmeliyim ki; Söke'nin karşı karşıya olduğu çevresel ve trafik sorunları gibi meselelerin çözümü, ancak ve ancak kolektif bir çaba söz konusu olursa mümkün olacaktır.

Bazı STK başkanlarının tutumu hayal kırıklığı yaratmış olabilir, ancak bu süreçte kararlılıkla devam etmek, bana kalırsa, Söke için hayati öneme sahip. Bu anlamda, Güç Birliği Hareketi'nin Söke'nin daha yaşanabilir bir yer haline gelmesi için umut verici bir başlangıç olmasını diliyor ve bu hareketin başarıya ulaşmasının ancak ve ancak Söke halkının desteği ve birliği ile mümkün olacağını tekraren hatırlatıyorum.

Hz. Muhammed’in (SAV) de ifade buyurduğu gibi, unutmayalım ki “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır”

Eğer Söke, birlikteki rahmetin ne denli kuşatıcı olduğunun farkına şimdi varamazsa, yarın çekeceği azap için emin olunuz ki her şey çok geç olacaktır.

Her şeyin çok geç olmaması dileğiyle…