Yenilenebilir enerji uzun yıllardır insanların ilgisini çekmeyi başarmıştır. Yenilenebilen bir kaynaktan enerji üretmek ve bunu kullanmak insanların büyük merakları arasında başı çekmektedir. Gösterilen bu ilgi, haklı bir ilgi olmakla birlikte ülkemizde hala daha yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yeterince yaygınlaşamaması da ayrı bir tartışma konusu olabilir.
2013 yılında yayınlanan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi Ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik”te o güne kadar merak edilen soruların birçoğunun cevabı bulunmaktayken yönetmelik doğrultusunda kurulabilen santral sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadardır. Özellikle on grid (şebeke bağlantılı sistem) sistemlerin önünün açılmasıyla ürettiğinden fazlasının satılabileceği bir ortamın oluşturulmasının ardından bütün gözler bu pazara çevrilmiş durumdayken pazarda uzunca bir süre hiç hareketin ol(a)maması da ilginç bir durumdur. Hem kendi enerjini üreteceksin, hem ürettiğini kullanacak ve varsa fazlasını devlete satacaksın. Bu sayede fosil kaynak kullanımını azaltırken devletin enerji için harcadığı ve cari açığa sebep olan önemli bir kalemin de düşmesine yardımcı olacaksın. Neresinden bakarsan çok kazançlı bir yatırım gibi görünüyor.
Fakat işler öyle ilerlemedi. Yenilenebilir enerji için alınması gereken izin ve belgelerin önüne koca bir bürokrasi serildi. Özellikle enerji satışı da yapan dağıtım şirketleri Pazarı kaybetme korkusuyla yasaların el verdiği ölçüde ellerindeki bütün kozları oynayarak yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasını ve bu sayede müşteri kaybını önlemiş oldular. Daha sonrasında onlarca değişikliğe uğrayan yönetmelik ile sektörde yeterince hareketlenme olmasa da son zamanlarda güneş tarlalarındaki yaygınlaşma da gözle görülebilir seviyelerde olmaya başladı.
2013 yılında yayınlanan yönetmelikten bu güne kadar ülkemizde yenilenebilir enerji işi ile ilgilenen birçok firma kuruldu. Bunların büyük bir çoğunluğu da başarılı olamadı. Her başarısızlık sektöre yeni tecrübeler öğretti. Geriden gözlemlediğim kadarıyla sektör temsilcileri çok iyi organize olmuş durumda. Panel tedarikçisinden kurulum işi yapan alt yüklenicilerine kadar standartlar belirlenmiş ve “kaliteli iş ve işçilik” ölçümlenmiş durumda. Hatta santrallerin yıllık düzenli temizlik ve bakımını yaparak verimini artıran servisler bile faaliyete başlamış durumda.
Bütün bu gelişmeler ışığında son günlerde yatırımın geri dönüş süresinde az da olsa düşüş gözlemleniyor. Özellikle on grid sistemle santral kuranların fazla enerji parasını tahsil etmeye başlamaları yatırımcıların ilgisini daha çok çekecektir. Önümüzdeki yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranlarının artması için bütün şartlar olgunlaşmış durumda. Tarım için kullanılamayan verimsiz arazilerin yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı için tahsis edilmesi ile yeni yatırımcıların birleşerek ya da kooperatifleşerek sektöre giriş yapmak isteyeceklerini düşünüyorum. Enerji kooperatifleri ile ilgili yaptığım araştırmada ülkemizde birkaç denemeye rastladım fakat yeterli kaynak bulamadım. Yararlı bilgilere ulaştığımda bu konuyu da sizlerle paylaşacağım.
Özet olarak yenilenebilir enerji sektörünün önümüzdeki beş yıl içerisinde hatırı sayılır bir canlanma yaşayacağını düşünmekteyim. Konuya yakın ve ilgili okurlarımın özellikle lisanssız enerji santrallerinden kullanım fazlasının ücretini tahsil edenleri takip etmelerini ve izledikleri yollar hakkında bilgi edinmelerini tavsiye ederim. Hatta edindiğiniz bilgileri benimle de paylaşırsanız çok sevinirim.
Sağlıcakla kalın.