Kuruluş ve kurumlar hayatımızı yönlendiren, ihtiyaçlarımızı karşıladığımız her biri üç yönetim katmanından oluşan dinamik yapılardır. Bu yapılar kar amacı güden (işletmeler, şirketler) ile kar amacı gütmeyen (devlet kurumları ve vakıflar) kuruluşlar şeklinde işleyiş gösterirler.

***

İster kar amacıyla isterse kar amacı olmadan faaliyet göstersin bütün kurum ve kuruluşların olmazsa olmaz şekilde; yöneticileri, amaçları, özellikleri, teknolojileri, süreçleri, sistemleri ve kültürleri vardır. Kurum ve kuruluşlar yapı, teknoloji, yönetici özellikleri ve uygulamalar olarak her kıtada, her ülkede, her bölgede, her şehirde ve her birimde aynı standartlarla ve ilkelerle yönetilirler.

***

Yönetim uygulaması adını verdiğimiz bu süreçte işlerin önceden planlanması, ekibin ve görevlerin belirlenmesi, bunlara liderlik edilmesi ve her dönem sonunda amaçlara ulaşma derecesinin belirlenmesi (performans değerlendirme) faaliyetleri kararlılıkla ve sürekli iyileştirilerek takip edilir.

***
Yönetim uygulamasının başarısı ile kuruluşun başarısı arasındaki korelasyon yani bağlantı oldukça yüksektir. Kuruluşlar olarak nitelendirilen şirketler, okullar, vakıflar, hastaneler, fabrikalar, yurtlar, bankalar ve aklımıza gelen bütün yönetimi olan unsurların başarısını yönetim görevini üstlenen yönetici adını verdiğimiz kişiler şekillendirir. Yönetici yönetim uygulamasını kendisine verilen yetki ve tahsis edilen kaynakları yönlendirerek gerçekleştirir.

***

Özel sektör ve işletmelerde yönetici, şirketin veya işletmenin sahibi adına onun tarafından işe alınır, kendisinden beklentiler ortaya konulur, yetkilerle donatılır, ihtiyacı olan kaynaklar emrine tahsis edilir ve her dönem sonunda da performansı değerlendirilerek şirkete olan katkısı belirlenir. Ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarında yöneticiler mevzuatın belirlediği özelliklere göre atanır, görev süreleri bittiğinde yerlerine uygun görülen başka kişiler atanarak süreç devam ettirilir.

***
Her kurum ve kuruluşun yöneticilerinin belirli özelliklere sahip olması zorunludur. Çünkü yöneticilik yönetim uygulamasını hayata geçirmede başarılı olmayı gerektirir. Yönetici denilince hemen akla kocaman bir koltuk, lüks bir masa, çayı kahvesi önüne gelen şık giyimli kişileri akla getirse de olay hiçbir zaman bu manzaradaki gibi olmaz.

***

Çünkü yöneticiler yetişkin insanlarla işbirliği yapan, onlara bilgi veren, gerektiğinde onlara gerekli becerileri kazandıran, eğitim açıkları olduğunda eğitim veren veya eğitim aldıran, ücretlerini belirleyen, işlerini denetleyen ve her dönem sonunda da ulaştıkları sonuçları hep birlikte değerlendirerek her düzeyde yetişkin yaştaki çalışanlarına liderlik eden özellikli kişilerdir.

***
Belirlenen amaçlara ulaşmak için çalışanlarıyla ve onlar aracılığıyla işleri yapan kişi olarak yöneticiler kendilerinin gücüne güç katacak bilgi, beceri ve kültürle donanarak çalışanlarının önüne çıkarlar. Eğer çalışanlar yöneticinin sadece yöneticilik yetkisiyle kendilerine emir verdiğini, kendilerinden farklı özellikleri, etkileyici uzmanlık ve fikirlere sahip olmadığını, kendilerinin ortalama başarısının üzerinde bir başarı, motivasyon, iletişim, geçim ve beceriyi sergileyemediğini görürlerse verilen işleri yapmak için gerekli istek, yetenek ve hazır olma durumundan uzaklaşırlar. Önce işleri ağırdan alırlar, ardından yöneticiyi yeterince dinlemezler ve nasıl olsa işler bir şekilde yapılıyor düşüncesine kapılarak kendi gerçek kapasite, çalışma ve başarıyı göstermezler.

***
Böyle bir durumun sonucundaysa ilk olarak, bir yandan yöneticilik için gerekli özelliklere sahip olmayan, yöneticiliği hak etmediği halde sırf koltuğunu korumak için ısrarla yöneticiliğini devam ettirme telaşındaki yönetim patolojisine sahip bir yönetici davranışı karşımıza çıkar. İkinci olarak, kuruluşun belirlenen amaçlarından her gün hızla uzaklaştığı, çalışanların moralinin bozuk olduğu, verimliliğin azaldığı, çatışma ve çekişmelerin, kırgınlıkların sürekli tırmandığı, kuruluşun elde ettiği başarıların seyrekleştiği ve her düzeyde olumsuz bir tablonun şekillendiği görülür.

***

Yöneticinin asgari olarak yetkisiyle bilgisinin aynı oranlarda olmadığı bir kurum yetki ve bilginin örtüşmediği bu yüzden de yöneticiden beklentilerin bir türlü karşılanmadığı bir yapıdır. Yöneticinin gerekli bilgiden (özelliklerden) yoksun olması ona ne kadar yetki verilirse verilsin kuruluşu başarıya götürmez. Bu yüzdendir ki özel sektörde ilk olarak atanacak yöneticilerin belirli okullardan mezun olması, belirli yüksek lisans derecelerini elde etmesi, uzun süre deneyim kazanması, takım çalışması ve iletişim konularına hakim olması, çok farklı projelerden alnının akıyla muvaffak olması talep edilir, ilave olarak en az bir yabancı dil bilme şartı aranır. Çalışma alanıyla ilgili öğretilebilir bilgi birikiminin büyük bölüme hakim olan yönetici işleri planlamada, uygulamada, sonuç alma ve performans değerlendirmede özellikli beceriler sergiler.

***
Yönetici özelliklerinin güçlü ve zengin olması, vizyon tasarımı, takım çalışması, amaçlara ulaşmada etkileyici bir kişilik sergilemesi, çalışanlara adaletli davranmada rakamlara başvurması, işleri çekip çevirmede kendisine has yeni modeller geliştirebilmesi kurum çalışanlarının değerlerine ve davranışlarına da yansır. Gittiğimiz alış veriş merkezlerinde, bindiğimiz otobüste, okuduğumu okullarda, ziyaret ettiğimiz hastanelerdeki her düzeyden farklılıklar ve farklı görüntüler yöneticilerin eseridir. Temiz, düzenli, insan ilişkilerinin olumlu, uygulamaların adaletli, işlerin planlı yapıldığı, hizmetlerin övgüye layık bulunduğu, değişim, gelişme ve ilerlemelerin gerçekleştiği işyerleri ve kurumların yöneticilerinin de başarılı oldukları söylenir.

***
Kurum ve kuruluşların geleceğini ve performansını belirleyen yöneticilerin amaçlara ulaşmada çalışanlarıyla işbirliği yapması, onların fikirlerinden faydalanması, çalışanlara korku yerine cesaret vermesi, hatalar karşısında hoş görülü olması, çalışanlarına işleri konusunda yeni bilgiler vermesi, yol gösterici olması, takım çalışmasıyla performansı arttırması, etrafındaki çıkar gruplarının etkisine kolayca kapılmaması, dedikoduya, personel arasındaki kişisel hırslara alet olmaması, oturduğu koltukta verdiği emirleriyle değil, kurumda öncülük ettiği büyük başarılarla gündeme gelmesi, bir takım ön yargı ve saplantıların esiri olarak çalışanlarına ayrımcılık yapmaması, kuruluşun amaçları ile dönem sonunda ulaşılan performansı karşılaştırarak gerçek başarıdaki payını gösterebilmesi gereklidir.

***
Yönetici ister kamuda, ister özel sektörde görevli olsun kuruma atandığı ilk gündeki maliyetleri ortalamanın altına düşürebilmişse, kurumun paydaşları olan çevrelerle olumlu ilişkiler geliştirerek memnuniyet oranını ortalamanın üstüne çıkarabilmişse, teknoloji, iş süreçleri ve kuruluşun sunduğu hizmetlerde çarpıcı iyileştirmelere öncülük edebilmişse, kurumun insan sermayesine önemli değerler ilave edebilmişse, çalışanların eğitimini, geliştirilmesini ve performans değerlendirme süreçlerini başarıyla yönetebildiyse, kurumun vizyonuna, güçlü insan ilişkilerine, kurumsal adalete, artan verimliliğe, kıdem ve performans değerlendirmeye göre yeni görevlere atamaya, kaynakların etkili yönlendirilmesine ve alanında ilk sıralarda yer alan bir kuruma götüren çabalara değer vererek liderlik etmişse kendisinin kuruluşun beklentilerini karşılama konusunda kararlı ve başarılı özellikler sergilediği söylenebilir. Bir sonraki yazımıza kadar başarılı yöneticilerle, güçlü özelliklerle ve morallerin yüksek olduğu işyerleriyle kalın.

***

Eleştiri ve katkılarınız için; [email protected].

***

DİĞER YAZILARI