Bu yazıyı ekim ayında yazmayı planlıyordum. Çünkü 2 Ekim Şiddete Hayır Günü olarak anılır. Fakat ne yazık ki son zamanlarda gelişen akıl almaz şiddet olayları bu yazıyı öne çekmeme sebep oldu. Bilinçlenmek, neden ve hangi durumlarda şiddet uyguladığımızı bilmek şiddet olaylarının önüne geçmede tek başına yeterli olmayacaktır elbette. Fakat az da olsa farkındalık yaratabilirsek, kendi hayatlarımızda bir nebze değişikliğe sebep olabilirsek su dalgaları gibi git gide büyüyen halkalar şeklinde bu olumlu etki cereyan edecektir.
Aile içi şiddete sebep olan etkenlerden en etkilisinin ekonomik sıkıntılar olduğu tespit edilse de psikolojik bir dinamiğin olduğu gerçeği yadsınamaz. Şiddete sebep olan iki tür duygusal dinamik tespit edilmiştir. Bunlardan ilki yıkıcı düşünce sistemi ya da daha önceki yazılarımda da belirttiğim olumsuz iç sesimiz. Yani daha yalın anlatmak gerekirse kişinin içinde konuşan iç sesin sürekli “eğer eşini kontrol edemezsen erkek değilsin”, “bak seni herkesin önünde rezil ediyor”, “seni kontrol etmeye çalışıyor, zayıf görünmeni sağlamasına asla izin verme” tarzında konuşmasıdır. Bir diğer düşünce dinamiği ise “ya hep ya hiç” düşünce yapısıdır. Kişilerin gerçekdışı inançları eşlerine karşı inanılmaz roller biçmelerine sebep olmaktadır. Kişiler eşleri olmadan bir hiç olduklarını ya da onlar olmadan eksik oldukları düşüncesine kapılırlar. Bu sağlıksız bir düşüncedir. Dolayısıyla kişi patolojik bir bağ ile eşine bağlanır ve onu ne pahasına olursa olsun kaybetmek istemez.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile hala erkeklerin kadınlardan daha güçlü ve baskın oldukları fikri yerleşiktir. Bu ataerkil düşünce erkeklerin hiçbir koşulda güçsüz ve zayıf görünmelerine izin vermez. Erkek eğer hem başkalarının hem de hayatındaki söz konusu bayanın gözünde zayıf duruma düşerse bu utançla güçlü olduğunu karşı tarafa kanıtlamak adına şiddet eylemleri sergiler. Erkek gücünü yitirdiği anda onu erkek yapan tüm özellikleri de kaybetmiş olmakla sınanır. Bu erkekte yüksek seviyelerde öfkeye ve hiddete sebep olur. Bu patolojik duygular geçmiş travmalar ve yanlış model alma (kişinin şiddet gördüğü ya da şiddete şahit olduğu bir ortamda yetişmesi) gibi tehlikeli etkenlerle de birleşince ortaya akıl almaz şiddet olayları ve senaryoları çıkmaktadır.
NE YAPMALI
Öncelikle kişinin özgüvenindeki yarıklar doldurulmalı, yanlış düşünce sistemleri düzeltilmelidir. Kişi eşi olmadan bir hiç olduğu ya da eşinin üzerinde her hakka sahip olduğu düşüncesinden sıyrılmalıdır. Kurban durumunda olan şiddet gören taraf ise kurban psikolojisinden çıkıp şiddet görmeyi hakkettiği ya da erkeğin kadında daha güçlü olduğu ve her türlü şiddeti uygulamaya hakkı olduğu düşüncesinden kurtulmalıdır. Kişiler sözel ya da fiziksel şiddete maruz kaldıklarında mutlaka bir uzmandan ya da güvenlik birimlerinden destek almalıdırlar. Şiddete eğilimi olan kişinin her türlü tehdidi ciddiye alınmalı, “o zaten yapmaz” diyerek durumu görmezden gelip hafifletmek sadece son suratla gelen bir kamyonun önünde “zaten duracak” diyerek dikilmekten farksızdır.
ŞİDDET MAĞDURU NASIL KORUNUR?
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun şiddeti derhal önlemeye ve gerekli desteği sağlamaya yöneliktir. Bu kanun gereğince şiddete maruz kalan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan herkes, ilgili makam ve kurumlara başvurabilir. Bu kurum ve makalmalr şiddete uğrayan ve şiddete uğrama tehlikesi içinde bulunan kişilerin bizzat başvurması zorunlu değildir. Şiddeti öğrenen veya tanıklık eden kişiler de başvurabilir.
ALO 183 ve DİĞER ACİL TELEFON HATLARI
Aile ve Sosyal Polştikalar Bakanlığını’na bağlı olarak çalışan ALO 183 hattır, şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan desteğe gereksinimi olan kişilere psikolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık sunmakta ve yararlanabilecekleri hizmet kuruluşları konusunda bilgi vermektedir. ALO 183 ücretsizdir ve Türkiye’nin her yerinden 7 gün 24 saat ulaşılır.
ALO 155 Polis İmdat, ALO 156 Jandarma İmdat, 112 ACİL, 0212 656 96 96/ 0549 656 96 96 Ale İçi Şiddet Acil Yardım Hattı