Kaybetme korkusu, insanların sahip olduklarını kaybetmek istemedikleri zamanlarda yaşanan bir duygudur. İnsanların yaşadığı en büyük korkular arasında yer alır. Sevdiklerini kaybetmekten, sevdiği eşyaları kaybetmekten, arabasını, evini kaybetmekten, hayatını kaybetmekten, umudunu kaybetmekten, aklını kaybetmekten vb… korkar da korkar insanlar. Herkesin içinde az ya da çok bir şeyleri kaybetme korkusu mutlaka vardır. Herkes en çok değer verdiği şeyi kaybetmekten korkar. Bakış açılarımız, çocukluktan beri nasıl manipüle olduğumuz, psikolojik durumumuz, ruhsal sağlığımız, anksiyete ölçümüz kaybetme korkumuzun büyüklüğünü belirler.
KAYBETME KORKUSUNUN NEDENLERİ NEDİR?
Kaybetme korkusunun sağlıklı bağlanmayla çok alakası vardır. Eğer bir şeylere sağlıksızca bağlıysak kaybetme korkusu bütün yaşam kalitemizi etkileyebilir. Bunun temeline inersek doğumdan itibaren bakımımızı sağlayan kişilerin davranışları çok önemlidir. Eğer bakıcımız (anne, baba, bakıcı) bize sağlıksız bir şekilde bağlıysa, bizi kaybetmemek için bütün özerkliğimizi, özgürlüğümüzü kısıtlıyor sürekli baskıcı ve korkan tavırlarla yaklaşıyorsa bu muhtemelen bizim de aynı yapıya sahip olacağımızı gösterir. Çünkü bu bir öğrenmedir ve öğrendiğimiz şekilde yaşamımıza devam ederiz. Ailemizden gördüğümüz davranışları biz de kendi yaşantımızda ve kuracağımız ailede devam ettiririz. Kaybetme korkusunun sebepleri arasında en bilinen neden, anne ve baba tarafından yetiştirilme tarzı gelmektedir. Çocukluk yıllarında hayatın tehlikelerle dolu olduğu şeklinde yetiştirilen kişiler, insanlara güven duymayı unutur. Sadece anne ve babaya bağımlılık gelişmiş olabilir. İleri yaşlarda yaşanan olaylarda, bu duyguların yerleşmesine etki edebilir. Kişilerde özgüven eksikliğinin olması, başkalarına bağımlı olarak yaşamasını, dolayısıyla bu kişileri kaybetme korkusu yaşamalarına sebep olabilir. Bu düşüncelerin sürekli olarak kişide olması, ruh halini etkileyerek, kalıcı bir hale sokuyor. Kaybetme korkusunu yaratan kişinin kendisidir. Bunu kabul ederek, bu duygudan korkmamak insanların en büyük yardımcısıdır. İlişkide kaybetme korkusunu getiren nedenlerden biri de kendine güvensizliktir. Daha önce ailesinde terkedilme travması yaşamış bir kişi durumu genelleyerek kendi başına da geleceğini düşünür. Sürekli beklenti anksiyetesi yaşar ve hem kendine hem karşısındakine sürekli eziyet eder.
KAYBETME KORKUSU ASLINDA BİZİM İÇİN İYİDİR
Kaybetme korkusu bir yere kadar bizim için iyidir diyebiliriz. Çünkü hiç kaybetme korkusu olmayan insanlar sevdiklerine karşı yeterince empatik ve anlayışı olamazlar, hayatlarını korumak için normal bir insanın yapması gereken şeyleri önemsemezler, sahip oldukları şeylerden çok kolay vazgeçebilirler. Kaybetme korkusu artık normalden öte bir duruma geldiyse o zaman artık müdahale zamanı gelmiş demektir çünkü bu durumda kişi hem kendisine hem de çevresine zarar verecektir. Eğer bazı şeyleri hayatımızdaki tek odak noktası yaparsak, onu kaybettiğimizde nasıl yaşayacağımızı bilemeyeceğimizi düşünerek çok derin kaybetme korkusu yaşayabiliriz. Bu nedenle hayatta tek bir duruma, eşyaya ya da kişiye odaklanmamak, bir ilişki yaşarken özerkliğimize ve karşımızdakinin özerkliğine saygı duyup aynı zamanda sosyal hayatımızı dinamik tutarak ilişkimizi devam ettirmek, sahip olduğumuz maddi şeylerin alternatiflerini de elimizde tutmaya çalışarak ve risklerimizi bölerek, hayatın doğma ile başlayıp bir şekilde ölümle sonuçlandığı bir döngü olduğu ve yaşayan herkesin bu döngüye zorunlu katılacağı konusunda kendimizi odaklayarak kaybetme korkumuzu hafifletebiliriz. Korkunun biraz daha arttığı ve günlük yaşamımızı etkilediği durumlarda psikoterapilerin faydası vardır. Psikolojik yardım almak, korkunun sebeplerini araştırmak ve korkunun üzerine gitmek bu durumda faydalı olacaktır.