Her insanın özü vardır. Bu öz çerçevesinde insanlar içlerinden geçenleri harflerin birlikteliğine sunarak zihinlerinden geçenleri sorgulama cerrahisine sokup oradan bizlere bir şey sunarlar. Bakın şimdi, bu okuduğunuz cümleden bir önceki cümleyi şu şekilde de yazabilirdim. İnsanlar akıllarından geçenleri yazıya dökerler. Sevgili okurlar, bu şekilde kurarsam eğer bu cümleyi arada kaybolan frekanslar ve anlam yitimlerinin hesabını ben kendimden sormak zorunda kalmam mı?
Çoğu zaman yakın çevremden yazdıklarımın anlaşılmadığı, uzun ve karmaşık cümle yapıları kurduğum, yazılarımı daha sadeleştirmem gerektiği, yoldan geçen Ayşe teyze ile tarladaki Ahmet amcanın anlayabileceği bir dilde yazmam gerektiği üzerine eleştiriler alırım. Bu eleştirileri yapanların inanın bana çoğunluğunun okumak ile yazı üretmek ile yakından uzaktan alakası yoktur lakin bizim ülkemizde öyle bir kaos ortamı var ki birden tornacı Mehmet amca başımıza yılların yazarı kesilebiliyor yahut dünya lideri diye bahsettikleri adamların henüz dünya klasiklerinin bile yüzünü açtıklarını sanmıyorum.
Liderlik nedir ve liderin vasıfları içerisinde neler barındırması gerektiğini başka bir yazımda ele alacağım. Bu yazımda şu anlaşılmazlık ve Ayşe teyze ile Ahmet amca üzerine gitmek istiyorum. Ayşe Teyze’yi akılsız babası kızlar okumaz diye okula göndermemiş olabilir. İmkansızlıklar içerisinde olduğu için okula gidememiş, eğitim görememiş de olabilir veya Ahmet amca belirli bir süre okuduktan sonra yahu bu okulda neyin nesi Mehmet gel biz bu okulu bırakalım deyip ilkokulu terk etmiş olabilir.
Efendim, affedersiniz ama örgün eğitimle benim yazdıklarımın uzaktan yakından alakası yok. Zaten örgün eğitimden bir halt olacağı da yok. Ayşe teyze ile Ahmet amcanın meselesi de zaten okul değil. Tencere dönsün temel gereksinimleri olan yeme, içme, barınma, cinsellik karşılansın yeterli meselesidir. Şimdi bu insanlar kendilerine seçtikleri bu hayat biçimini bu şekilde yaşarken herhangi bir eser üzerine veya yazı üzerine kafa yormadan yatsı ezanından sonra yatıp, sabah ezanında kalkarsa ben nasıl bu insanlara hitap edebilirim. Sırf Ahmet amca yemeğim olsun, sobama atacak odunum olsun evim olsun hanımım sağ olsun gerisi boş moduna girdi diye ben niye yazı şeklimi değiştireyim.
Söyler misiniz bana, tornacı Mehmet amca birden yılların eleştirmeni olma cesaretini nereden buluyor ya da Ayşe teyze sorgulamadan yaşadığı temel gereksinimlerinin ötesinde hiçbir şey aramaya yeltenmeden kurduğu yaşantısında beni anlayıp anlamamak üzerine bile kafa yormazken birileri nasıl benim yazdıklarımın Ayşe teyze tarafından anlaşılması gerektiğini söyleyebiliyor. Efendim, Ayşe teyzenin frekansları ile benimkiler tamamıyla tezat. Hışırtılı bir ekran görüntüsünden ötesini göremez Ayşe teyze benim yazılarımda. Bunda benim kabahatim ne?