Yer edinmiş algıların fışkırması neticesinde yüz ifadelerine sıçrayan kıvılcımlar sokaklarda adımlarınızı atarken diğer simalardan yüzünüze yansır. Kurtlanmış ruhlarıyla çağ atlarlarken yerinde sayıp durdukları boyutlardan bir türlü geçemeyenler, sayıkladıkları hüsranlı rüyalarını bir türlü hatırlayamazlar.
Bir kova su serpilir suratlarına uyandıklarını sandıkları anda başka bir rüyaya kovulurlar. İnsanoğlu zaten hep kovulur. Bariz ortadadır ki bu yüzden gizli sanılır, cennetin huzurundaki o ışığın da cehennemin o alevli yakarışının da benden başkası olmadığı.
Neye dolandı bu kaderim diye çekmeye başlar ondan sonra sayıklayan insan. Lisandan başlar hürriyeti yoksun kılmak ve bölünür toprak parçaları bencilliklerin aidiyet yaratıkları tarafından. Kendini ifade edemeyen bir toplum gelişemez. Ruhundaki tortuları dururken berikinin kirinden pasından gözünü alamayan ve belki de bu yüzden hem kendinden hem de yaklaşan ölümden kaçtığını düşünen Ayşe teyze kapısının önünü az biraz ıslattıktan sonra oturur sandalyesine.
Sırnaşık taraftarlığıyla kazandığı aptal kutusundaki açık oturum şansında varını yoğunu necaset çuvalı gibi döker ahaliye çıkarcı köhne fıtrat. Donuk halsizliğiyle ansızın galeyana gelir damarlarında akan kansızlığa aldanıp dünyaya meydan okuyan hünkarcığın yancıları izlerken. Gezegenin lideri olduğunu iddia edenler okur ancak geçmişini çöplük diye ifade edenlerin şiirlerini.
Şimdilerin tekerrüründe ortada bir oyun sarmalı. Matruşkalardan oluşan katman katman tek dünya hayaline yayılmış merhem başkanları. Lafı da pek uzatmanın malumu yok bana kalırsa bunların hepsi evrende bir saniyecik bile yeri olmayan insanın tazyikli cahil cesaretinin topraktan bize yansıttıkları.