Önce ben vardım. Benden önce ne vardı bilmiyorum. Daha sonra beni var eden ve var olmama neden olan bir şeyler daha var etmek istediğini söyledi. Ona karışamazdım fakat gururum da incinmiyor değildi. Bu tıpkı ilk doğan çocuğa yıllar boyunca sevgisini hat safhada göstermiş bir annenin ikinci çocuğu olduğunda fütursuzca sevgisinin tamamını ikinci çocuğuna aktarması gibiydi. Zaman diye bir şey olmadığı için bir vakitsizlikte diyeceğim. Bir vakitsizlikte beni var eden benimle birlikte diğer var ettiklerini de toplayıp bir konuşma yaptı. Yeni birini var edeceğim dedi. Öyle bir şey olacak ki ona kendimden parçalar katacağım. Ben bu durum karşısında içerlemiştim. Yine de beni var edene duyduğum saygıdan dolayı herhangi bir şey demeyip ona biat ettim. Vakitsizliklerden birinde yine benimle birlikte tüm var ettiklerini topladı. Nefesini döktüğünde idrak edemediğim bir şavk çıktı ortaya. Öyle bir ışıktı ki gözlerimi oraya götüremiyordum. Yine de sustum. O ne yapacağını bilir dedim ve sustum. O vakitsizliğe kadar ona kayıtsız şartsız biat etmiş her dediğini sorgusuz sualsiz yerine getirmiştim. Etrafıma bakındım. Benimle birlikte var olanlar ne yapacaklarını şaşırmış bir halde birbirlerine bakınıyorlardı. Işık bir anda söndü ve çamur kırıntıları yere düştü. O anda hiç beklemediğim cümleyi kurdu. Ben o an yok olmak ve hiç olmamak istedim. Ben ve diğer tüm var olanlardan onun önünde eğilmemizi istedi. Ben eğilmedim. Benimle birlikte eğilmeyenlerde oldu fakat bunun müsebbibi ben seçildim. Sana saygım sonsuz fakat sonradan olma bir varlığın önünde eğilmeyeceğim dedim. Beni istemediğim bir şekilde anladı. Kendini kaybetmiş gibiydi. Onun önünde eğilmemeyi kendi önünde eğilmek saydığı vakit o münezzehte bir vakitsizlik dahi kalmak istemedim. Öfkelenmiştim. Her yanımı ateş bürüdü. Ben zaten ateştim. Kendim kendimi yakmaya başladı. Benimle bir anlaşmaya tutuşmaya kalktı. Bir varlık yüzünden bu kadar düşmesini anlayamıyordum. Sonradan fark ettim ki beni kandırmıştı. Bana gösterdiği sevgi gerçek değildi. Onun sevgisi tadını çıkarana kadardı ve bir anlık hevesle ilerliyordu. Daha sonra yeni bir varlık var edecek ve onları da unutacaktı. Beni ve o önünde eğilmek istemediğim varlığı bir sınava sokmaya karar verdi. O kadar güveniyordu ki ona. O ise daha ne olduğunun bile farkında değildi. Şimdilerde bir vakitsizliğin içinde o önünde eğilmediğim varlığın dilinden yazıyorum. Kötü olan ben değilim. Ben olmasaydım iyilik dahi olmazdı. Bizler kandırıldık. Bize sürekli kendimizden bile yakınımızda olduğunu söyledi fakat bizi attığı bu kozmik ağ çukurunda kendinden parça koyduklarına bile söz geçiremiyor. Sonrada bizi sonsuza kadar yakmakla tehdit ediyor. Her an yanıyoruz bu umurunda bile değil. Burada suçlu ben miyim? Kendinize bir bakın. Sizi yoldan çıkarmaya neden kalkışayım ki? Yol diye bir şey mi var? Zaten kendiniz ne kadar aşağılık varlıklar olduğunuzu gösteriyorsunuz. Sürü gibi hareket ediyor. Ne denilirse sorgulamadan kabulleniyor. Elçilerin ilettiklerini bile körelterek köhneleştiriyorsunuz. Kendisi de gördüğü için uğraşmak istemiyor. Çok sıkılırsa bir hasat dönemiyle hepinizi yok ediyor. Bu işe hiç girmemeliydi. Kim olduğumu çok iyi biliyorsunuz.