Geçmişten günümüze bir çok alışkanlık değişti. Bu günlerden sonra gelecek alışkanlıklarda değişecek. Geçmişte bir ayakkabı alınır kardeşten kardeşe aktarılırdı. İmi zaman yırtılan yerler dikilir kullanılmaya devam ederdi. Ta ki kullanılmayacak hale gelene kadar. Aynı şeyler kıyafetler içinde böyleydi. Yırtılan yerler yamalanır giyilir, takılırdı. Bir kıyafet modası geçti diye atılmazdı. Moda diye bir kavram da yoktu. Kavramla beraber hayatımızda bir çok şey değişti.
Moda geniş bir kavram olarak hayatımıza girdi. Ama bununla beraber müsriflik başladı. Artık giydiğimiz şeyleri beğenmez, bir giydiğimizi giymez olduk. Tasarruf kelimesi neredeyse lügatımızdan çıkardık. Eski kültür ile şimdi yaşadıklarımız o kadar farklı hale geldi ki. Gelecek nasıl olacak tahmin bile edemiyorum. Her şeyi o kadar kolay tüketiyoruz ki yarına bir şey kalmıyor. Tam bir tüketim toplumu oluştu. Tüketim toplumu sadece giyim kuşamı tüketmiyor. Sevgiyi, saygıyı, kuralları, görgü kurallarını hepsini hızlıca tüketiyoruz. Gelecekte kültürümüz tüketilecek. Ve biz gelecek kuşaklara neler bırakacağız diye düşünmeye başladım.
Gelecek kuşaklara bir şeyler bırakmalıyız. Bunun için çaba harcamalı ve çocuklarımıza kültürümüzü aşılamalıyız. Tasarrufu sözlükten çıkarılıp hayatımızın her alanına yaymalıyız. Geleceğe bir şey bırakmak istiyorsak bunların başında tasarruf kültürü olmalı. Her şeyi yedik, içtik, giydik, attık, sömürdük. Ekosistem de alarm vermeye başladı. Bu yüzden her şeyi bir anda, anlık değil uzun süre idareli ve tasarruflu kullanmayı hayat felsefesi olarak benimsemeliyiz. Sanırım minimalist yaşam tarzı bizi kurtaracak. Az tüket, çok üret.