Etik kelimesi kulağa hoş gelen, zaman zaman cümle içerisinde kullanınca bizi farklı gösteren, duruşumuzu değiştiren bir kelimedir. Üzerinde pek kimse tartışamaz. Eğer bir kişi size “Bu yaptığın etik değil” derse bilin ki, tartışmada haklı çıkma ihtimaliniz çok zayıf. Çünkü kelimenin doğasından mı, yoksa anlamından mıdır bilinmez, öyle bir tartışmada “Evet, gayet de etik” diye bir savunma yaptığınızda insanlarda demek bir haltlar yenilmiş algısı oluşuveriyor.
Kavram kargaşası yaşamış olabilirsiniz. Bu kavramı ben uzun zaman insanlarla tartıştım. Özellikle girişimcilik derslerinde girişimci adayları ile saatlerce üzerinde konuşmuşluğumuz vardır.
Ben etik kavramını kafamda üçe böldüm.
1. Etik olanlar,
2. Etik olmayanlar,
3. Arada kalanlar
İlk iki kavram toplumumuzun genel kabul gördüğü kavramlar olup üzerinde pek tartışılmaz. Mesela bir bakkala gittiniz, size bilerek ve isteyerek son kullanma tarihi geçmiş bir ürün sattı. Bu yaptığı etik değil. Bunu tartışmayız. Ya da bir manav size 1 liradan aldığı domatesleri 1,25 kuruştan sattı. Bu etiktir, bunu da kabul ederiz. Lakin manav 1 liradan aldığı domatesleri 2 liradan satsa ne olur? Ya da 3 liradan… Diyelim ki 9 liradan sattı, etik mi?
Etikse kime göre, değilse neye göre?
Ne kadar kar edince normal oluyor, kaç katı fahiş?
Şöyle bir örnekle olayı iyice dağıtmak gerekirse:
Bir su satış büfesi düşünelim. Büfemiz havalimanı dış hatlar terminalinin giriş ve çıkış kapısının tam ortasında. İçerisinde sadece su satılıyor. Su satıcımız içeriye girenlere suyu 5 liradan satarken, dışarıya çıkanlara 1 liradan satıyor. Çünkü içeride su 5 lira, dışarıda 1 lira. Soru şöyle ki, bu büfecinin yaptığı etik midir?
Devletin yaptığı etik midir?
Manavın, marketin yaptığı etik midir?
Benim bu yazıyı yazmam etik midir?
Etikse ya da değilse kime göre, ve bunu kim belirledi?