Kadın kendi yarattığı, yaratmaya mecbur bırakıldığı parmaklıklar ardından kurtulmuş, yıllar sonra güneş ışıklarının yüzüne vuruşunu hissetmişti. Yüzü karanlıkta kalmıştı. Siyahtı. Ama siyahın da beyazın da hiçbir önemi yoktu onun için. Düşündüğü tek şey güneşin tüm güzelliği ile yüzüne vuruşuydu. Konuşmadan öylece durdu. Göğe baktı. Keşke daha önce kaldırsaydım parmaklıklarımı diye aklından geçirdi. Her şeyi yapabileceğini düşündü o an. Çünkü kimsenin yapamadığını yapmıştı. Kendisinden bile sakladığı kutuyu sonunda açmıştı. Gülümsedi ve "İyi ki" dedi. Parmaklıklar ... Artık yoktu.

***

Koşmaya başladı. Koştukça koşuyor nefes dahi alamıyordu. Durdu. Güneşli hava yerini bulutlara ayırdı. Yağmur bastırır bastırmaz herkes kaçacak delik arıyordu. Ama o öylece durdu. Kımıldamadı. Gökyüzüne baktı ve sırılsıklam oldu. Sanki yağmur onun için yağıyordu. Gökyüzü, onun için mutluluktan ağlıyordu sanki. Kadın da teşekkür edercesine kaçmıyordu ondan. Zaten yağmurdan kaçmak anlamsız geliyordu. Başlı başına kaçmayı anlamsız buluyordu artık. Çünkü kaçmak çözüm değildi.

***

Yağmur yüzündeki siyahlığı temizledi. Yepyeni bir hayat için onunla birlik olmak istiyordu.
İlk adım atılmıştı.

***

"İlkler zordur, saldırgandır, sevimsizdir. Doğduğu anda bebeğin ilk oksijenle buluşup ciğerlerinin acısı ile ağlaması, ilk iş günü, ilk aşk... İlkler hep zordur. Soğuk bir denize girmek gibi yani."

***

Zor olan yapılmıştı. Geriye sadece karar vermek kalmıştı.

***

DİĞER YAZILARI