Paylaşılması güç, açıklaması insanın içini burkan kırgınlıklar... İnsanın içinden atmak isteyip de atamadığı, kalbine hapsettiği kırgınlıklar. İnsanın içinden atarsa, kendine olan saygısını kaybedeceğini düşündüğü için yüreğine hapsettiği kırgınlıklar... İnsanı nasıl da yorar bunlar! Kırgınlıklar yoruyor.
Ne düşünüyorum biliyor musunuz?
Kırılgan olmak marifet değil… Kırmak kötü.
Hassasiyet meziyet değil… Hassas olmamak kötü.
Güven duymamak iyi değil… Güvensizlik uyandırmak kötü.
Haksızlıklar, karşı karşıya kalması kolay; ama başkasına yapması zor olan haksızlıklar... Haksızlık bence kötü niyetli bir büyü. Haksızlık; insanı çaktırmadan, sinsice, uzun uzadıya süründürüyor.
Üstelik merhemi de yok ki sürüp yaralarını tedavi edesin. Zamanla iyileşmeyi bekliyorsun.
Bir süreliğine, haksızlığa uğradığınla kalıyorsun. Bir de haksızlık kırgınlıkların tepesine binerse... İsyan ediyorsun. Hayata küsüverecek gibi oluyorsun.
AMA........
İnsanoğlunun yüreği öyle bitmek bilmeyen bir umutla dolu ki, sabırla bekliyor.
Haksızlıkların sona ermesini isterken,
Kırgınlıkların da artık acıtmamasını diliyor. Pes etmiyor. Sabrı taşmak bilmiyor.
Tecrübelerim bana:
Kırıcı olmak yerine yapıcı olmak,
Haksızlık yapmak yerine adil olmak ve adil olmayı başarmak kolay değil.
Kavga etmek kolay, iyi geçinmek çok zor.
Fikri farklı olanların iyi geçinmesi özellikle,
Mucizedir! Olsa keşke… diyor.
Bir şey daha var tecrübe edindiğim:
İnsan eğer haklıysa, Hak elbet yerini buluyor. Er ya da geç, Kırgınlık kenara çekilip haksızlık unutulunca da... Hayat sana iyi bir ders vermiş oluyor. Bir de iyilik şişesini denize attıysan hayat yolunda, hiç korkma. İyiliğin en sıkıştığın anda sana geri dönüp
Güç veriyor………