2020 yılında koronovirüs salgınıyla baş etmeye çalıştık, 2021 lütfen uğurlu gel dedik, ancak yangınlar, sel felaketleri, salgın hala devam ediyor, kadın cinayetleri resmen felaketler zinciri yaşıyoruz. Karada, havada, denizde, köyde, şehirde akıl almaz olaylarla karşılaşıyoruz. Tabi tedbirler ne alemde buda sorulsun. Olayların ucu hep vatandaşın tedbirsizliğine getiriliyor ancak yetkililerin tedbirleri nasıl aldığı? Nasıl alması gerektiğine gelince, kimse doğru dürüst bir açıklama yapamıyor.
Orman yangınları, ciğerimiz yanıyor, sözün yetmediği artık bu ifadenin yeterli gelmediği bir yerde. Son dakika haberlerinden artık hangi felaket çıkacak bekliyoruz. İhbarları dinlerken neresi yanıyor acaba diye huzursuzluktan yerimizde duramıyoruz. İki sorun var, yangının büyüklüğü, yangın söndürme. Biri diğerinden daha kötü. Yangın söndürmede sınıfta kaldık.
En son Aydın'ın Bozdoğan ilçesinin Başalan Mahallesinde çıkan orman yangınına gittim ve çaresizliğin resmini orada canlı canlı yaşadım. 5 parmağımı geçmeyecek itfaiye aracı. Soruyoruz ekipler nerede? Ekipler neden az? Havadan müdahale yapılmayacak mı? Hepsine bir cevap var ama yangını söndürebiliyor musunuz? Asıl önemli cevap bu. Kocaman bir HAYIR. Cami imamı anons yapıyor ‘Tüm köylüler kazma küreklerini alsın ve yangın alanına insin söndürme çalışmalarına katılacağız’ diye. Köylü vatandaş da olmasa ne olacak bilmiyorum. Birçok gazeteci arkadaşım yangın yerine geldi. Söndürme çalışmalarına katıldı, sosyal medya dayanışma gruplarıyla ve bazı arkadaşlarımızla koordineli çalışarak yardım topladık, çünkü biz birlik olmayı unutmadık. Ama maalesef yetkililer görevlerini unuttular. Havadan yardım şart, oraya gelip yangının durumunu görmek, yorum yapmak ‘ne gerekiyorsa yapacağız’ sözleri havada kalmasın lütfen. Havadan gelecek tek şey şuan söndürme helikopterleri olsun. Çünkü ülke olarak bu yangınları her gün yaşamak istemiyoruz. Türkiye yanıyor.
Tedbir nerede? Biz orman yangınlarını ilk defa yaşamıyoruz. Türkiye’de hangi dönemlerde orman yangını çıktığı belli, Hassas bölgeler belli. Ancak tedbirlerin neden alınmadığı belli değil. Virüsler, doğal afetler, kitlesel çatışmalar, iç ayaklanmalar, ekonomik çöküşler. Ön görmemiz için müneccim olmaya gerek yok. Bizi bugüne getiren yaklaşımlar, kalıplar, doğru sandığımız yanlışlar ya değişecek yada değişecek. Yoksa her geçen gün hayatta kalmak için çırpınan, birbirini yok eden bir insanlığın sahneden çekilişine tanıklık edeceğiz. Artık zorumuza gidiyor. Devletimizin bu durumda olması zorumuza gidiyor. Yangınlar sönsün artık.