Yaz kendini Temmuz ayına girdiğimiz bu günlerde sıcaklığı ile hissettiriyor. Tatil köyleri, deniz kenarları ve yayla havası bu sıcaklığı bir nebze de olsa hafifletmek için kaçtığımız yerler oluyor. Piknikler, geziler düzenleniyor, sevdiklerimizle beraber vakit geçirmeyi özlediğimiz koyu dost sohbetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Çünkü pandemiden dolayı bir çok şeyi çok özledik, bunlardan biri de dostlarla bir araya gelip eğlenmek, gezmek sohbet etmek.
Gezmekten konu açılmışken sizlere daha önce de gidip çayını içme fırsatı bulduğum Ballıpınar Yaylası'ndan söz etmek istiyorum. Karacasu yaylalarında yaşayanların “Bu yayla insanı gençleştiriyor” sözleri ile sık sık gündeme gelen bölge, bol oksijeniyle, manzarasıyla insanı büyülüyor.
Geçmişi yaklaşık 4-5 bin yıl öncesine dayanan tarihi Karacasu ilçesi, derinin, demirin, hamurun, çamurun, mermerin hayat bulduğu ilçe sloganı ile tanıtım atağına girerken, ilçede son yıllarda artan yaylaya göçler ise dikkat çekiyor. Özellikle pandemi ile birlikte yoğun ilgi gören tertemiz havası, eşsiz doğası ile muhteşem çam ormanları, ceviz, elma, kestane, kiraz ve daha birçok meyve türleri, ömrü uzattığı iddia edilen lezzetli memba suları ile yeşilin her tonunun yer aldığı Karacasu yaylaları her geçen gün cazibesini artırıyor.
Karacasu’da yazın en sıcak günlerinde bile serin kalmasıyla bilinen yaylalarda hayatlarını sürdüren Karacasuluların vazgeçemediği bölge, yurt içi ve dışından gelenlerin uğrak yeri olmaya devam ediyor. Bol oksijen sebebiyle şehirlerdeki halsizlik ve bitkinlikten eser kalmadığını söyleyen yayla sakinleri, yaylada uyunan 2 saatin, merkezdeki 8 saate eşdeğer olduğunu vurguluyor.
Ballıpınar Yaylası'na çıkarsanız da pidesini yemeden gelemezsiniz. Çocuk oyun parkının bulunduğu ve müşterilerini güler yüzle karşılayan kooperatife bağlı aile çay bahçesinin işletmecisi Coşkun Çoban ise tüm Aydınlıları yaylalarına beklediklerini ve bu doğa harikası manzara karşısında çaylarını yudumlamalarını istedi.
Şehir merkezinden uzak, stresin olmadığı Karadeniz yaylalarına benzetilen Ballıpınar Yaylasına mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. Yazıma son vermeden önce, doğa harikası yerleri koruyalım. Doğa bize emanet. Çünkü dünya hepimizin. Emanete daha duyarlı olup koruyalım. Çöpten koruyalım, yangından koruyalım ona zarar vermeden bize sunduğu güzelliklerden yararlanalım. Ayrıca doğada sadece biz yaşamıyoruz. Yaşam alanını paylaştığımız canların hayatlarını da düşünmeliyiz. Onların da en az bizim kadar doğada yaşamaya hakkı var. Demem o ki yeşilinden, ağacından, suyundan, havasından, faydalandığımız doğaya sahip çıkalım. Yıkıp yok etmeyelim. Yarınımızı, geleceğimizi düşünelim.