Hakikaten de, aslında yerel yönetimlerden çok fazla bir şey beklemiyoruz.
Sevdiğimiz şehirde, ağız tadıyla yaşamaktan başka.
Gidecek başka yerimiz yok, bizim.
Şehir şehir gezecek Evliya Çelebi rahatlığı da yok, pek çoğumuzda.
Sonuçta, en sevdiğimiz yerden bakmak istiyoruz hayata.
Değişik manzaralar görmek istesek bile, dönüp dolaşacağımız yer, yine aynı kürkçü dükkanı.
Bizim kürkçü dükkanımız da, Kuşadası.
SANA BİR TEPEDEN BAKTIM
Bugün sana bir tepeden baktım, ey aziz Kuşadası.
Hakikaten de, efsunlu bir güzelliğin var.
Hakkını veren Gazi Mustafa Kemal Paşa olduktan sonra.
Bize de, yorgun paşayı onaylamak düşüyor.
Gazi'nin beğendiği tepeden aşağıya bakınca, efsunlu bir şehir var ayaklarımızın altında.
Şiirler yazdıracak, aşklar yaşatacak güzellikte.
Ancak, bırakın şiir yazmayı da, çay bile içmenin mümkün olmadığı tepeden izlenimlerimi yazıyorum, şimdi sizlere.
SİNEKLERİN DANSI
Bu kadar güzel, efsunlu ve gizemli şehir, bu kadar mı bakımsız olur?
Bu kadar mı, kadir kıymet bilinmez?
Bu kadar mı, akışına bırakılır her şey?
Son derece salaş belediye hizmetleriyle, bu kadar mı kirletilir?
Bu kadar mı, kaçılacak şehir haline getirilir?
Aziz şehrin en güzel tepesinde, sineklerin başkentinde, bir başıboşluk, bir özensizlik.
Ne ben söyleyeyim, ne de siz dinleyin.
Ne ben yazayım, ne de siz okuyun.