Geçtiğimiz yıllarda El Salvador gibi küçük bir ülke, yeraltındaki jeotermal enerji potansiyelini kullanarak bir Bitcoin Şehri inşa etti. 
2021 yılında Bitcoin'i yasal ödeme aracı haline getiren El Salvador’un genç lideri Nayib Bukele’nin vizyonuyla şekillenerek jeotermal enerjiyle çalışan ‘Bitcoin Şehri’nden 2021 yılından bu yana üretilen 474 bitcoinin güncel değeri 47 milyon dolara karşılık geliyor. Yani 1 milyar 623 milyon 967 bin liralık bir gelir elde edilmiş.
 Peki ya Aydın? Türkiye'nin jeotermal enerji açısından en zengin illerinden biri olan Aydın’da bu potansiyelin tarımsal üretimde dahi hakkıyla henüz doğru dürüst kullanılamaması nasıl açıklanabilir? 
Aydın’ın topraklarının altı enerji kaynıyor ama üstünde zengin toprakların fakir bekçisi gibi yaşayan halkın bu enerjinin nimetlerinden ne ekonomik, ne jeopolitik, ne de çevresel olarak tam anlamıyla faydalanabilmesini geçtim elektrik faturalarında cüzi bir indirimle karşılık bulması bile gelin görün ki bir türlü mümkün olamıyor. 
Bugün jeotermal enerji santralleri, Aydın’ın potansiyelini gerçek bir kalkınma hikayesine dönüştürmek yerine, çevre kirliliği ve sağlık sorunlarıyla anılmasının yanı sıra reenjeksiyon noktasındaki vurdumduymazlığıyla ileride ilin tropikal iklime doğru kayışına bile zemin hazırlıyor. Peki nedir Aydın’ın tropikal iklime geçişi kısa özetleyeyim; Hani Kuran-ı Kerim’de de adına yemin edilen iki gözbebeği ürünümüz var ya işte bu iklim değişikliği en basidinden inciri unutun, zeytin ile de yavaş yavaş vedalaşmaya başlayın demektir. 
Zeytin ağaçlarının köklerini yakan türlü sızıntılar, tarım arazilerinde verim kaybına yol açan buharlarla anılan jeotermal enerjinin esasında bir cenneti var etmesi gereken bu coğrafya; Birileri ister dikkate alsın isterse de amma abarttınız ha deyip göbeğini kaşımaya devam etsin ne yazık ki adeta bir cehenneme dönüşmüş durumda. Oysa jeotermal enerji, modern teknolojilerle entegre edildiğinde tarımdan turizme kadar geniş bir yelpazede ekonomik değer yaratabilir. 
İşte El Salvador örneğini de yazının en başında bunun için verdim. Seracılıkta jeotermal enerji kullanımı özünde Aydın’da katma değerli üretim için büyük bir fırsat sunarken seneler ve senelerdir halen esaslı yatırımların hayata geçememesi noktasında geldiğimiz süreç itibariyle kimden hesap sorulmalı inanın biz de kararsızız. 
Gelinen noktada, oligarşik tahakkümlerin güdümü altında kök salan, rant odaklı işler konusunda pek bir mahir olduğu artık söylenceden öteye geçen yerel yönetimlerimizin kısır vizyonu, jeotermalin önemini kavrama noktasında yetkin değil bunu anladık ama senelerdir iktidar milletvekillerinin de bu konuda izledikleri pasif politikayı ve boş vermişliği nereye koymalıyız? 
Hal böyleyken Aydın’da jeotermal enerjinin tarımsal üretimdeki kullanım oranı neredeyse sıfırdan hallice, turizmde kullanımıysa yerlerdeyken birileri, ‘Sen de kalkmışsın El Salvador’daki Bitcoin Şehri’nden bahsediyorsun. Seninki de iş mi birader?” dese haklı mı haklı. 
Ancak şunu da hatırlatayım; El Salvador’daki 33 üretim kuyusundan çıkan kaynakla 204 megavat elektrik (MWe) kurulu gücünde yalnızca 2 jeotermal tesis bulunuyor. Ayrıca bu tesisler, sürdürülebilir kalkınmanın yanı sıra kurumsal sorumluluğa da kendini adayan bir devlet şirketi tarafından yönetilip işletiliyor. Aydın’daki santrallerin kurulu gücüyse toplamda 882,9 MWe ve aralarında yabancı sermayenin de bulunduğu 35 tesis ilimizde konuşlanmış durumda. İçerisinde yabancı sermayenin bulunduğu bir yatırımın takdir edersiniz ki daha yüksek kar dışında nihai hedefi yoktur. Tesis kurduğu memleketteki ve halkı düşünmez, umurunda dahi olmaz. Bu noktada devletin işletip kurumsal ve sürdürülebilirlik vizyonuyla yön vermesi gereken jeotermal yatırımlarının şirketlerin insafına bırakılması da ayrı bir hazin tablodur ki sormayın gitsin! 
Biz yine bunu da sormayalım gitsin gitmesine de; Jeotermal enerji kurulu gücü bakımından Türkiye’nin lider konumundaki ili Aydın’da enerji şirketleri kısa vadeli kâr peşinde koşarken, halkın çevresel tahribat ve sosyal huzursuzlukla baş başa bırakılması sahi kimin umurunda? 
Keza artık Aydın halkının da bu durumu kısmen kanıksamış olmasıysa ne yazık ki başlı başına bir trajedi. Tepeden tırnağa planlamanın eksik, denetimin yetersiz, halkın demokratik katılımının oligarşik tahakkümler nedeniyle engelli olduğu ilimizin bunca sahipsizliğine hayıflanmak dışında elimizden ne geliyor? 
Peki çözüm nerede? 
Bana sorarsanız Aydın artık jeotermal kaynaklarının tam anlamıyla halk yararına kullanılmasını esaslı bir şekilde talep etmelidir. Bu sadece eleştirmekle değil takdir edersiniz ki alternatif modeller önererek mümkün olur. Bunun için de öncelikli olarak tarım ve turizmin jeotermal enerjiyle entegrasyonu noktasında yerel yönetimlerle Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nin bu potansiyeli sürdürülebilir ve çevreye duyarlı bir şekilde değerlendiren projeler için de işbirliğine gitmesi, ilimiz için hayati bir önem taşımaktadır. 
Aydın, Türkiye’nin enerji başkenti olabilecek bir potansiyele sahipken artık halk bu enerjiden mahrum bırakılmamalıdır. 
Bu cennet coğrafyadaki yeraltında kaynayan sıcak su nimeti, yüzeyde mantar gibi çoğalan jeotermal santralleriyle halka dayatılan bir cehenneme dönüştürülmemelidir.