Hafta sonu Naim'in hayatını anlatan, "Cep Herkülü Naim" filmine gittim.
Sinema salonu tıka basa doluydu; doğrusu ya bu duruma çok sevindim.
"Naim" ile aynı dönemin çocuklarıyız. İster istemez, siyaset ile yoğrulduk, belki de bu yüzden de politika nedir bilmedik.
Ailemize, doğduğumuz topraklara bağlılık; ortak noktalarımız oldu.
Yakın çevremize ve ait olduğumuz kültüre, değerlere karşı sorumluluk taşımayı az çok da olsa bildik.
Topluma ait olma bilinci aldık, birey olmakla pek yetinmedik.
Naim ve bizim kuşağın hasletleri, günümüzde unutturuldu.
Bu türden hasletleri yad etmek isteyenler, asıl başarının insanın vicdanında doğan güneş olduğunu görmek isteyenler, filmi mutlaka izlemeli.
Bugün; hala vicdanına hesap vermek gibi kaygısı olan kaç kişi kaldı, günümüzde.
Filmde, tonlarca ağırlık kaldıran şampiyon sporcunun, kendi vicdanının ağırlığında ezilmemek adına verdiği mücadeleyi izleyeceksiniz.
FİNLANDİYA VE TÜRKİYE'DE KADIN
"Naim" filmini izlerken içim sızladı ama günümüzde ne çok iç acıtıcı gerçek var. Hemen günümüzde yaşanan gerçeklere dönmeli.
Hafta sonu Kadıköy'de gösteri yaparken dayak yiyen kadınların haberini okurken de, içim fazlasıyla sızladı.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de dahil olmak üzere, gösterici kadınlar yerlerde sürüklendi.
Gösteriyi sonlandırmak adına şiddet kullanıldı, bir an olsun vicdanlar sızlamadı.
Öte yandan, 34 yaşında bir kadın Finlandiya'da başbakan oldu.
Sanna Marin isimli kadın, diğer kadınların ömrüne güneş gibi doğdu.
Dünyada ezilen kadınların mücadelesi her türlü güçlüğe karşın devam edecek.
Asıl ağırlığın bedenlerde değil, vicdanlarda kaldırıldığını tüm dünya anlayana kadar; sürüp, gidecek.
GEÇMİŞ OLSUN
Yakın zaman önce tanıştığım, sevgili TKDF Başkanı Canan Güllü'ye geçmiş olsun diyorum.
Belki bu günler geçmiş olacak, belki de filmlerde yaşanacak.
Zulüm ve şiddet, kadınların da, insanlığın da yakasından, bir gün mutlaka düşecek.