Merhaba Değerli Okuyucular.
“Okuma ve Okuma Alışkanlıkları“ Konusu üzerinde yeterince durduk.
***
Artık asıl konularımıza, yaşadığımız yerde, çevremizde, Ülkemizde ve Dünya’ da yaşanan ve gelişen olaylar hakkındaki düşüncelerimizi, görüş ve önerilerimizi yazmanın zamanı geldi sanırım.
***
En yakın çevremizden başlayarak, giderek genişleyen yaşadığımız çevrede, ülkemizde ve Dünya‘da neler olup bitiyor? Kim ve kimler bizim, ülkemiz, milletimiz hakkında neler düşünüyor? Ne planlar kuruyor, bize ve ülkemize neden ve nasıl müdahale ediyor?
***
Bunları bilmemiz, öğrenerek kendimize ona göre çeki düzen vermemiz, kendi çapımızda bazı önlemler almamız gerekir.
***
İşte bunun için de, bir değil bir çok kaynaktan okumamız, okuduklarımızın sebep ve sonuçları üzerinde uzun uzun ve derin derin düşünmemiz gerekir.
***
Değerli Okuyucular.
Hedef Gazetesi‘nin 22 Eylül 2022 tarihli sayısında, çok önemli ve güzel bir haber dikkatimi çekti. Haberin Konusu şöyle: “Kestane Ağaçlarında Hastalık Arttı. CHP Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız, kestane üreticilerinin sesi oldu. CHP’li Yıldız, Aydın‘ın Köşk İlçesi Çapayaylası mevkiinden Tarım ve Orman Bakanlığına çağrı yaptı.”
***
Bundan bir kaç yıl önce, Oğlum Onur BENLİ ile bir Kasım ayında Eğrikavak Köyüne giderek “Ovasından Bal; Dağlarından Yağ Akan “Güzel AYDIN‘ımızın üstün nitelikli ürünlerinden birisi olan kestanenin yetiştiği yerleri gördük, çekimler yaptık.
***
Kestane hasadı yapan üretici/köylülerle konuşarak çekimler yaparken, kestane ağaçlarının bir kısmının kuruduğunu, bir kısmının da kurumakta olduklarını gördük. Köylülere bunun nedeni öğrenmek için, Tarım İl Müdürlüğüne örnek götürüp götürmediklerini sorduk.
***
Hem örnek götürdüklerini, hem de İl Tarım Müdürlüğünden ilgili ve Yetkililerin gelerek incelediklerini, bunu nedeninin “Kanser“ olduğunu bildirdiklerini söylediler. Tıp Doktoru değilim, ancak okuduğum Tıp dergi ve Kitaplarından öğrendiğim kadarı ile kanser türleri, insanlarda olsun hayvanlarda olsun, kontrolsüz doku çoğalmasına bağlı organ bozukluklarına neden olur.
***
Kanserin, bitkilerde de böyle çeşitli şekillerde, kontrolsüz doku çoğalması sonucu, organ büyümesine ve ağaçların gövdelerinde, olmaması gereken büyümelere neden olması gerektiğini düşündüm. Ama böyle bir durum yoktu.
***
Ben de, kuruyan ağaçlardan yapraklar, odunlar ve dallar alarak İl Tarım Müdürlüğüne getirdim. İlgiler, daha önce örnekler getirildiğini, incelediklerini, nedeninin kanser olduğunu söylediler.
***
Ancak, kestane ağaçlarındaki bu kurumanın nedeninin kanser değil, asit yağmuruna bağlı bir durum olduğunu düşünüyorum.
***
Başka bir nedeni de olabilir mi? Muhtemeldir. Olabilir. Peki, başka neler olabilir? Virütik bir hastalık olabilir, mantardan kaynaklanan hastalık olabilir.
***
Ancak, AYDIN‘da yetiştirilen öteki ürünlere baktığımızda, ürün kalitesinin düşmesine, bozulmasına neden olan benzer durumların olduğunu da görüyoruz. Misal olarak, incirin altında çatlakların ve açılmaların oluştuğunu görüyoruz. Bu çatlak ve açıklıktan, meyvenin içine giren oksijen, meyvenin ekşimesine, tadının ve kokusunun, aromasının bozulmasına neden olmaktadır.
***
İncirin altının çatlamasının nedeni de havadaki sülfürik asit buharıdır. Havadaki sülfürik asit miktarı arttıkça, incir, zeytin ve öteki bütün sebze ve meyvelerde benzer kalite bozuklukları meydana gelmektedir. Kükürt buharının, serleştirici özelliği vardır.
***
Nitekim, çok yumuşak olan Kauçuk, kükürt ile Vukanize edilerek serleştirilir ve araba lastikleri üretilir. Eskiden bir çok alanda kullandığımız bakalit de aynı şekilde üretilir.
***
Havadaki kükürt buharı, meyvelerin de kabuklarını sertleştirerek, büyüyen meyve ile eşzamanlı olarak büyümesini engellemekte ve kabuklarının çatlamasına, meyvelerde kalitenin düşmesine neden olmaktadır.
***
Havadaki kükürt buharındaki artışın en büyük nedeni, Ortaklar‘dan başlayarak, Aydın- Denizli İl Sınırındaki Buharkent‘e kadar olan Aydın ili sınırları içerisinde kalan bölgede, bölgenin, coğrafi konum ve jeolojik yapısı itibari ile 1. derece deprem kuşağı ve fay hattı üzerinde yer alması ve mağmanın yeryüzüne çok yakın derinlikte olması nedeniyle, yerin 600 ile 1200 metre altından, iç basınçtan dolayı doğal olarak çıkan su buharı ve sudaki kükürttür.
***
Su buharı ile karışık durumda çıkan suyun sıcaklığı 100 ile 120 derece; buharın sıcaklığı ise 140 derecedir. Su ve buhar hem kobalt ve kurşun gibi ağır metaller hem de kükürt içermektedir.
***
Bu durumu, Ilıcabaşı kaplıcalarının olduğu yerde de görebilirsiniz. Ilıcabaşı kaplıcasında kayaların ve taşların üzerinde biriken kükürtü açık olarak görebilirsiniz. Ayrıca, Sultanhisar İlçesi Emir Malgaç ve Mustafa Malgaç köyelerine giderken, yoğun bir kükürt ve metangazı kokusunu hissedebilir, kayalar üzerindeki kükürt birikimlerini rahatlıkla görebilirsiniz.
***
Yeraltından çıkan kükürt buharı atmosfere karışır ve havadaki su buharı ile birleşerek, bildiğimiz Sülfürik Asiti oluşturur. Sülfürik asit, yağmur şeklinde yağar, yer altı ve yerüstü sularına karışır. Bu sularla sulanarak yetiştirilen sebze ve meyveler ve içme suları ile insanlara geçer, sağlık sorunlarına neden olur.
***
Yağış olarak toprağa karışmayan kükürt buharı, meteorolojik olayların cereyan ettiği yüksekliklerde, havada dolaşarak, çevredeki ağaçlara ve bitkilere zarar verir.
***
700 metreden itibaren olan yüksekliklerde daha sağlıklı ve verimli olarak yetişen kestane ağaçlarının yaşadığı yerlerde atmosferde dolaşırken, kestane ağaçlarına zarar vermektedir.
***
Keşke, doğanın bize bahşettiği Güneş enerjisi, Güneş Pilleri, Rüzgar enerjisi, Jeotermal enerji, Biyogaz gibi doğal enerji kaynaklarımızı daha çok ve verimli kullanabilsek. Güzel Türkiye’miz, coğrafi konum itibarı ile her türlü doğal enerji kaynakları bakımından çok zengindir.
***
Yılın 365 gününden 300 gününün Güneşli geçtiği ülkemizde bu nimetlerden yeterince ve gerektiği gibi neden yararlanamıyoruz? Bunun bir çok nedenleri var. Bu nedenlerin neler olduğunu zaten biliyorsunuz.
***
Ne var ki, bu enerji kaynaklarını kullanırken, kendimize ve çevremize yarardan çok zarar vermeyelim. Unutmayalım ki, çevremize verdiğimiz her zarar, aslında kendimize verdiğimiz zarardır.
***
Ürünlerimize ve dolaylı olarak sağlığımıza zarar veren kükürt buharının hiç bir arıtma işlemine tabi tutulmadan, doğrudan soluduğumuz havaya; ağır metaller içeren suların da Aydın, Koçarlı, Söke ovalarında sulama yapılan Büyük Menderes Nehrine verilmesi engellenmelidir. Birilerinin para kazanmak uğruna sağlığımıza zarar vermesine engel olunmalıdır.
***
Unutulmamalıdır ki, Aydın halkının tek ve ana geçim kaynağı, Tarımdır. AYDIN’da tarım biterse, Aydın da biter, Aydınlı da.
***
Gelecek yazılarımda Güzel Aydın’ımızın karşı karşıya bulunduğu büyük sorunları, her türlü yer altı ve yerüstü kaynaklarına sahip olmasına karşın, Aydın‘ın gelişememesinin ve kalkınamamasının nedenlerini Aydın‘da 1. sınıf tarım arazilerinin bir daha geri kazanılamayacak şekilde neden ve nasıl betonlaştırıldığını yazmaya çalışacağım.
***
Esen kalınız. Saygılarımla.
***