Anlatılmak isteneni anlamak da önemli. Ben beni ele geçirmeye çalışan benliğimle olan savaşımın zihnimde uyandırdığı kelimeleri cümleye dökünce bu karmaşıklık ortaya çıktı. Bu karmaşalığın farkına varan özümün kendini keşfetme yolculuğuna çıkması da bu cümle karmaşalığının beni ittiği bir diğer anlam.
Hiçliğin içerisinde birçok neden vardır. Beni bu duruma sokan daha doğrusu bu kendi kendimle cenk edişe iten hiçliğe olan aşkımdır. Bir beklenti içerisinde olmak veya istediğini bulamamaktan ziyade hiçliğe ermeye duyduğum özlem ve sonsuzluğumun içerisindeki içkinlikte sıkıştığım mesken yani beden beni bu hale getirdi.
Dünyevi illiyette beş duyumuzun ve körelmiş diğer duyularımızın bize algılattıklarını şekillere sığdırılmış harfler ile ifade etmek… Olağan veya imkansız olarak bütünselliği imgeleyen herhangi bir şey, her şey yahut hiçbir şey beni bu hale soktu.
Ben yaratıcımdan sadece dayanma gücü istedim. Yaşadıklarımın veya beklentilerimin yerini bulmaması değil beni bu hale sokan elbette etkisi vardır lakin tek neden değildir.
Benim ben olmam ve bu keşif yolculuğunda deneyimlemekte olduğum dünya ödevini yerine getirirken yaratıcıma duyduğum aşktır beni bu hale getiren.
Bence birbirimize bir şeyler katabilirdik diğer benlerle. Hala daha katabiliriz. Hepsinin deneyimleri ve tecrübeleri farklıydı hayatlarında. Yanlışı atayan çoğunluğun kararı mı yoksa bireye zarar verici bir yön içermesi mi?
Ne düşünüyoruz evrendeki yerimiz hakkında? Bir kum tanesi bile değil Dünya ve bizler hiçlik haşereleri gibi dolanıyoruz etrafta.
Son olarak hayatta yaşadığımız olaylardan ziyade o olaylara yüklediğimiz anlamlar önemlidir diyorlar. Parçalardan ziyade bütüne odaklandığım için cümle karmaşaları ortaya çıkıyor. Ve ben Jung’un dediği gibi kolektif bilinçdışının bizde uyandırdığı etkiye hayranım.