Seçim sürecinde verilen sözler yerine getirilmeli. Sırasıyla getirilmeye başlandı da. Ancak bu vaatlerin gerçekleştirilmesinin bir bedeli olmalı. Elbette bu bedel de yine vatandaşa kesilmeli. Son günlerde artık görmekten bile yorulduğumuz, zamlar bu nedenle yapılıyor.
Yıllarca denenen başarısız ekonomi modelleri, her seferinde yeni zamların kapısını açtı. Son iki yılda asgari ücret 4 kattan fazla arttı. Bu en taban ücret. Emekli, memur, işçi, her kesimin aldığı ücret de yediği ekmeğe verdiği ücret de ciddi oranda arttı. Maaşlara yapılan ara zamlar henüz açıklandı. Ancak hiçbir kesim verilen oranlardan memnun olmadı. Son yıllarda sessizliğine alıştığımız toplumun farklı kesimlerinden sesler cılız da olsa sesler yükselmeye başladı. Ancak bu sesi şimdi çıkarmak bir işe yaramayacak. Maaş artışını beğenmemek yerine ekmekten tuvalet kağıdına kadar tüm kalemlere hatta vergilere bile yapılan zamma ses çıkarmak gerekiyor.
Deprem bölgesi için harcanmak üzere yeniden MTV toplanıyor. Deprem haftasında toplanan bağışlar ne çabuk bitti? Ki, deprem bölgesinde henüz gözle görülür olarak yükselen yeni yapılar yok.
Ekonomiyi toparlamak için dişimizi sıkmamız gerektiği yönünde savunmalar duyuyoruz. Madem öyle neden sadece vatandaş sıkıyor dişini. Neden hiçbir kamu kurumunda herhangi bir kemer sıkma politikasına dair bir çalışma duymuyoruz?
Günün sonunda bir şekilde hayat pahalılığına alıştık. Ses çıkarmamaya alıştık. Bir taraf gözümüzün önünde servetine servet katarken biz fakirleşerek onları konuşmaya alıştık. O nedenle bugün şaşırdığımız etiketleri, birkaç ay içerisinde mumla aramaya devam ederiz.