Bencillik sözcüğü, “sadece kendini düşünmek, kendi menfaatlerini gözetmek durumu” olarak tanımlanır. Bu durum faydalı olduğu kadar zararlı bir düşünce ve davranış biçimidir. Hatta aşırıya kaçıldığında ‘Egoizim’ denilen hastalığı da beraberinde getirir. Thomas Hobbes’a göre birey “ben sevgisiyle” yani daima ve öncelikle kendisini düşünerek hareket eder. Bunun için insan eylemlerinin amacı bireyin kendi hayatını koruması ve sürdürülebilmesidir. Ahlaklılık, kişinin kendini koruma güdüsünün dışa vurulmasının bir biçimidir. Bireyin eylemlerine, iyi ve kötü diyen yine bireyin kendisidir. Birey daima yararına, çıkarına uygun olanı yapar. Her insanın çıkarı bir olamaz, bu yüzden evren ahlak yasası olamaz. Bencillik demişken bir kıssadan hisse hikaye aktaralım satırlarımıza. “Zengin birinin bahçesinde iki limon ağacı vardır. Bunlardan biri gelişmiş, büyümüş, diğeri ise cılız kalmıştır. Bu durum bahçe sahibini bile etkilemiş ve cılız olan ile fazla ilgilenmez, adeta kaderine terk eder bir tavır içerisine girmesine neden olur. Günlerden bir gün, ser bir poyraz eser karlı dağların yamaçlarından ve birbirinden güçel çiçeklerin tohumlarını savurur bizim zenginin bahçesine. Her tarafı çimler ve çiçeklerle kaplı bahçede çiçek tohumları limon ağaçlarının dibinden başka bir yer bulamaz ve ağaçlardan izin isteyerek yerleşmek isterler. Hikaye bu ya, yetişkin ve gösterişli limon ağacı hasetliğinden ve bencilliğinden olacak çiçeklere köklerinin dibinde yerleşmelerine izin vermez ve suyu çekeceklerini kendisinin susuz kalacağını ileri sürer. Cılız limon ağacı ise onların varlığından mutluluk duyacağını belirtir ve dallarının altındaki boş alana yerleşmelerine izin verir. Aradan zaman geçer ve çiçekler birbirinden güzel renklerde açar ve bahçeye bir renk cümbüşü sarar. Bu arada ağaç, elinden geldiği kadar kendilerine yardımcı olmaya çalışıyor ve çiçeklerin sevdiği yarı güneşli ortamı sağlamak için, eski yapraklarını döker. Çiçekler, kısa bir süre sonra mis gibi kokular yaymaya başladı. Bahçe sahibi, o ana kadar hiç duymadığı bu kokunun nereden geldiğini araştırdığında, davetsiz misafirleri bularak hayrete düşer. Adam, ancak rüyalarında görebildiği bu çiçeklerin güzelliğini devam ettirebilmek için sabahları artık daha erken kalkar ve onları en kaliteli gübrelerle besleyip bol bol sular. Küçük limon ağacı, köklerinin en ince ayrıntılarına kadar ulaşan bu suları çiçeklerle birlikte paylaşır ve büyük serpilir. Çiçekleri sevgiyle kucaklayan ağaç, ertesi bahara kalmadan o civarın en büyük ağacı haline gelir ve birbirinden güzel kelebeklerin ziyaret yeri olur. Daha sonra da kendi çiçeklerini açarak bahçenin güzelliğine güzellik katar.” Evet işte böyle hikayemiz. Bu hikayemizdeki kıssadan hisseyi çıkarmak da size kalıyor.