4 Mayıs’tan itibaren mesai saatleri normale döndü. Her ne kadar sabah 8,30 Akşam 17,30 yerine sabah 09,00 Akşam 17.00 olarak uygulanıyor olsa da normal mesai saatlerine geçildiğini düşünmemiz ve öyle değerlendirmemiz doğru olacaktır.
Bu arada günlük vaka sayıları, can kayıpları ve yoğun bakımdaki hasta sayısında da aşağı doğru bir ivme gözlemleniyor. Uzmanların ifadelerine göre salgında zirve yapılmış ve aşağı doğru bir ivme yakalanmış görünüyor.
İşte bu aşağı doğru ivmenin sonucu olarak ilk etapta mesai saatlerinde normale, yani tam gün mesaiye geçilmiş durumda. Elbette, kronik hastalığı olanlar hala izinli ya da evlerinde çalışmaya devam ediyorlar.
20 yaş altı ve 65 yaş üstü için de sokağa çıkma kısıtlamaları sürüyor. Bunlar için bir istisna düzenlemesi yapıldı ve haftada bir gün sabah 11 ile öğleden sonra 15 saatleri arasında 4 saatlik bir süre içerisinde dışarı çıkıp yürüyüş yapabilmelerinin önü açıldı ve 65 yaş üstü için bu uygulamaya bu Pazar günü geçiliyor.
Bu noktada bakanlığın düşünmesi ve genelge ile bunu düzenlemesi gerekiyor diye düşündüğümüz bir nokta var. O da 65 yaş üstü olup da sokağa tek başına çıkamayacak olan vatandaşlarımızın sokağa çıkmalarını sağlayacak bir düzenleme. Önceden izin alınarak bir refakatçinin onlarla birlikte sokağa çıkmaları sağlanabilir. Umuyorum ki bu düzenleme mutlak yapılacaktır.
Başlıkta da ifade ettiğim gibi, normalleşme, ya da son günlerdeki söylemi ile yeni normalleşme sürecine adım adım ilerliyoruz. İşte burada aman dikkat diyorum. Zira normale döndük diyerek tüm önlemleri bir kenara itip 11 Mart öncesindeki gibi davranmaya başlarsak bunun sonuçları çok ağır olacaktır. Evet bazı kısıtlamalar esnetiliyor, işyerlerinin açılması yönünde kararlar alınıyor, ama biz yine sosyal mesafe kuralına, hijyen kuralına mutlak surette uymaya devam etmeliyiz ki, bugüne dek sürdürdüğümüz başarılı ve örnek mücadelemiz sekteye uğramasın ve bu salgını en az zararla atlatmayı başarabilelim.
DEĞİŞİM KAÇINILMAZ
Salgından önce bir hayli popüler olan sosyal medyada canlı yayın yapma salgın ile birlikte iyice popüler bir durum aldı. Hemen her gazeteci, her vatandaş ilk fırsatta sosyal medya üzerinden canlı yayın yapmayı alışkanlık haline getirdiler.
Evet bu tür yayıncılık bugünlerde oldukça revaçta görünüyor, ancak bunun sürdürülebilir olduğunu söylemek olası görünmüyor. Bu da daha önceki birçok popüler yayınlar gibi gelip geçecektir. Asıl olan geleneksel yayıncılığın salgın sonrası ne duruma evrileceği konusunda öngörülerde bulunup buna göre yapılanma içerisinde olabilmek.
Bakın bu konuda bir dönem Yeni Asır Gazetesi Bölge Haberleri Müdürlüğü görevinde de bulunan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Görevlisi Ali Kayadibi neler diyor:
“Yararlı bir içeriğiniz, güçlü bir retorik beceriniz, ses ve konuşma üstünlüğünüz, teknolojik altyapınız, derin alan bilginiz varsa öne çıkabilir, dijital dünyanın yeni yayıncısı olabilirsiniz. Bu niteliklerden yoksunsanız hevesiniz kursağınızda kalır”
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenlerin, bilimsel bir araştırmaya dayanmayan verilere göre konuşanların hazır kalıp sözcüklerinden etkilendiklerini öne süren İletişim Uzmanı Kayadibi şu ifadeleri kullanıyor:
“Koronvirüs salgınıyla ilgili gerçeklik algısı bozuk, sağlıklı değerlendirme yapamayan kişilerin yorumları iletişim teknolojileriyle pek çok kişiye ulaşıyor. Sosyal medyadan bilgi alan kişiler de bu fikirleri gerçek olarak nitelendiriyor. Bu ortamlarda alanlarında uzman kişilerin değerlendirmesi önemlidir. Asıl önemlisi olan da, uzman kişinin sosyolojik okumalarının sağlam, iletişim becerilerinin güçlü, psikolojik değerlendirmelerinin yerinde olması gerekir. Yoksa günlük bilgi hiyerarşisi içinden doğru bilgi çıkarmak sınırlı bilgiye sahip kişilerin yapacağı iş değildir. Bu aldatıcı, yanıltıcı ve hayatın gerçekliğiyle yüzleşmeyi engelleyici bir durumdur.”

Artık sokağa çıkılabileceğinin açıklanmasından hemen sonra insanların yeni bireyler olarak değişmesinin imkansız olduğunu kaydeden İletişim Uzmanı Ali Kayadibi, “Çevresel koşullara bağlı olarak eski çalışma, yaşama ve düşünce biçimlerinde önemli ölçüde başkalaşım geçirileceği kesin. Bazı duygu, düşünce ve davranış kalıpları doğal olarak değişir, şaşılacak durum değildir. Bu ortamda bütün bilimsel disiplinlerin öngörüsü şudur: Artık yeni dönemde daha bilgili, daha donanımlı, hızlı düşünüp isabetli kararlar alabilen uzman kişilere rağbet edilecek. Bilgisine güvenilen, orijinal fikirler üretip hayata geçirebilen, doğru iletişim kurabilen, retorik becerisi yüksek, etkileyici konuşabilen, kişisel gelişimi tamamlamış bireyler tercih edilecek. Dijital çalışma ortamları çeşitlenecek. En önemlisi bu dijital teknolojiye uygun bireyler yetişmesi. Bu yüzden bu dönemin bilgi öğreticilerin daha fazla kabul göreceği gerçeği de ortadadır” diyor.

İletişim Uzmanı Kayadibi’nin de ifade ettiği gibi, önümüzdeki süreç değişim ve dönüşümleri de beraberinde getirecek. Bu anlamda bugünden salgın sonrasının planlarının yapılmasında büyük bir fayda olduğunu düşünüyorum. Bu konuda medya, yaygın ve yerel medya da kendisini salgın sonrasına hazırlamalı.