Türkiye’de 11 Mart’tan bu yana olağan üstü bir süreçten geçiyoruz.
Hijyen kurallarına uymak zorundayız.
Sokağa maskesiz çıkmamak durumundayız.
Sosyal Mesafeyi korumak zorundayız.
Okullar kapalı, eğitim evden devam ediyor.
Kafeler, lokantalar, eğlence merkezleri, berberler, alışveriş merkezleri, parklar, bahçeler kapalı.
Bir de hafta sonları uygulanan sokağa çıkma yasaklaması, ya da diğer söylem ile kısıtlaması var, buna da uymak zorundayız.
Son bir haftadır elde edilen veriler aşağı doğru seyir izlemeye başlaması ile birlikte normalleşme süreci ne zaman başlar, ne zaman normalleşiriz, gibi sorular soruluyor ve yanıtları veriliyor.
Peki normalleşebilir miyiz?
Normale dönüş diye bir şey olabilir mi?
Olabilir ise ne kadar kısa sürede olabilir?
Bu soruların yanıtlarını bilim adamlarının açıklamalarında aramak gerekiyor. Bu bağlamda da bilim kurulu üyeleri hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı anımsatmaları kulağımda çınlıyor. Deniliyor ki; “Maske ile dolaşmaya, sosyal mesafeyi koruma devam etmeliyiz”
Yine bilim kurulu üyelerinden Prof. Dr. Ateş Kara’nın ifadelerine göre Türkiye’de 36 bin hayalet taşıyıcı olabileceği gerçeği var. Yani bu da normalleşmenin o kadar da kolay olmayacağını söylüyor bize.
ERKEN SEÇİM SÖYLENTİLERİ
Ankara Kulislerinde bugünlerin en revaçta kulis haberlerinin başında sanırım ‘erken seçim’ olacak mı, olmayacak mı tartışmaları olsa gerek.
Biz toplum olarak ne zaman normale döneriz, ne zaman eski yaşantımıza yeniden kavuşabilir, kafeye, sinemaya, restorana gidebiliriz diye düşünürken, Ankara kulislerinde ‘NE ZAMAN ERKEN SEÇİM’ olacak soruları soruluyor ve karşılığı bulunmaya çalışılıyor.
Gazete Duvar'da yer alan kulis haberine göre, AKP’nin ‘iyi senaryo’sunda bugünden bakıldığında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3+5 olmak üzere 8 yıl görev yapma şansı olduğuna dikkat çeken bir CHP’li yetkili, “Meclis seçim kararı alırsa Cumhurbaşkanlığı seçimi de yapılacak. Erdoğan da tekrar aday olacak. Onun açısından iyimser senaryo yeniden seçilmesi ama mevcut durumda dahi Meclis’te çoğunluğu yok. Bu çoğunluğu Cumhur İttifakı olarak da kaybetmeleri durumunda Erdoğan son 5 yılını başlatmış olur. Bu haliyle 8 yıl görev yapma olasılığı varken bu olasılığı riske atmaz” yorumunu yaptı. İyi Parti’ye göre de erken seçimi konuşmak için erken. Salgın sonrası Türkiye’yi asıl olarak bir ekonomik krizle mücadelenin beklediğine dikkat çeken yetkili, “Böylesi bir ekonomik kriz ortamında seçim kararı onlar için siyasi intihar olur” görüşünü dile getirdi.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Pazar günü 3 Mayıs dünya Türklük günü ile Dünya Basın Özgürlüğü günü idi. Büyük büyük laflar ile paylaşımlar yapıldı sosyal medyadan.
İnandık mı söylenenlere?
Bu sorunun yanıtını da siz verebilirsiniz. İnanıp inanmamak size kalmış zira..
Örneğin Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle CHP Bilim Platformu’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel Türkiye'nin 2002’de 100'üncü sıradayken 2020’de 154'üncü sıraya gerilediğini ifade etmiş:
Açıkel konuyla ilgili söylemlerinde "OECD ülkeleri içerisinde medya özgürlüğü ve medya çoğulculuğu sıralamalarında en sonuncu ülke olduğumuzu görüyoruz. AKP döneminde, Türkiye’nin tutuklu gazeteciler ülkesine dönüşmesi, gazetecilerin mesailerinin büyük çoğunluğunu haklarında açılan davaları takip etmek için mahkeme koridorlarında geçirir olması, uzun dava süreçlerinde haklarında kesinleşmiş hüküm olmaksızın cezalandırılmanın olağanlaşması ve yoğun sansür politikaları bu gerilemenin başlıca nedenlerini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, 'Cumhurbaşkanına Hakaret' suçunun muhalifler üzerinde olduğu gibi medya üzerinde de bir baskı ve yıldırma aracı olarak kullanılması, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde eleştiri ve hakaret kavramları arasındaki farkı ortadan kaldırmış durumdadır." İfadelerini kullanmış.
Türkiye’de basın özgür mü sorusuna verilebilecek bana göre tek bir yanıt var.
Türkiye’de basın, ekonomik, siyasi ve hukuksal baskı altında diyebiliriz. Hem de herhangi bir parti ayrımı yapmaksızın…