Son günlerde görsel, yazılı ve sosyal medyada arka arkaya üzücü haberler gördük en acı olanı ise görmeye devam ediyoruz. Son olarak İzmir’de yaşanan yangın faciası ve hayatını kaybeden 5 çocuğumuzun haberiyle bir kez daha sarsıldık. Öncelikle korunması gereken çocuklarımızı da yine koruyamadık. Hissettiğimiz derin bir üzüntüye yoğun bir öfke de eşlik ediyor. Sosyo-ekonomik zorlukların yanında ebeveynlerinin ihmal ettiği çocuklarımız her gün yeni bir trajediye, istismara ve yıkıma maruz kalıyor. Ben de hem bir ruh sağlığı profesyoneli hem de bir insan olarak biraz “suya sabuna dokunmak” istedim.
5 yaşındaki Narin Güran’ın ölümü hala içimizi acıtırken yeni trajediler de maalesef peş peşe geliyor. Toplumun her kesimini derinden etkileyen bu olaylar üzüntümüzü arttırırken bir yandan da bazı soruları beraberinde getiriyor. Peki ne yapmak lazım? Bir çaresi var mı?
Elbette bir çaresi var. Yapabileceklerimiz ise oldukça fazla.
Öncelikle yapmamız gereken şey farkındalık yaratmaktır. İlgili bakanlıklar, STK’lar ve toplumun her kesimi çocuk istismarı ve ihmali konusunda farkındalık yaratmalı. Ailelere çocuklara ve öğretmenlere bu konuda büyük görev düşüyor. Bu konuda eğitimler, bilgilendirici seminerler ve konferansların artması ilk basamak için faydalı olacaktır.
İkinci basamak ise mutlaka ve mutlaka koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi yani çocuklarımızın güvenliğini sağlayan kurum ve kuruluşların aldığı inisiyatifi artırmasıdır. Bunun yanında çocukların bakımı için sosyal yardıma, ihtiyaç duyan ailelerin tespiti ve ulaşacak yardım desteği hızlı ve etkin hale getirilmelidir.
Ruh sağlığı hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ise hayati önem taşıyan bir adım olacaktır. Birçok istismar ya da ihmal vakasının arkasında ruhsal hastalıklar, öfke problemleri ve psikiyatrik öyküler var. Bu sebeple ruh sağlığı profesyonellerine erişim kolay olmalıdır. Her aile sağlık merkezinde en az bir ruh sağlığı profesyoneli görev yapmalıdır.
Son basamakta da hukuki düzenlemeler ve politikalar yer alıyor. Caydırıcı cezaların özellikle çocuğa yönelik şiddette ve ihmalde net ve etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor. Bu tip durumlarda yargı sürecinin hızlanması mağdur çocuklarımızın koruma altında tutulması ve failin de tekrar zarar vermesini kati suretle engellemek en önemli adımlardan biri olacaktır.
Çocuklarımızı korumak için her birimize görev ve sorumluluk düşüyor. Onların güvenliğini sağlayıp haklarını korumak sadece ortak bir toplum bilinciyle mümkün. Kısa sürede unutmak yerine ileriye dönük yapıcı adımlar atarak bu trajedileri önleyebiliriz. Kısacası; Bir çaresi var!