Bazen kendimizi, hiç aç olmadığımız halde bir çikolata ya da cips paketine sarılmış buluruz. Bunun ardından gelen suçluluk duygusu ise genelde değişmez: Neden yedim ki? İşte bu, duygusal açlığın neredeyse tam tanımı.
Duygusal açlık, fiziksel bir ihtiyaçtan çok, hissettiğimiz stres, yalnızlık ya da mutsuzluk gibi duygularla baş edebilmek için yemek yeme isteğiyle ortaya çıkar. Çoğu zaman aniden gelen bu istek, belirli türde yiyeceklere karşı olur ve bir şekilde bizi rahatlatacağını düşünürüz. Ancak bu mutluluk genelde uzun sürmüyor. Arkasından pişman oluyoruz.
Neden Duygusal Açlık Yaşıyoruz?
Stresli bir günün ardından yemeğe yönelmek oldukça yaygındır. Bunun nedeni, stres hormonlarının şekerli yiyeceklere olan iştahımızı artırmasıdır. Çocuklukta kazandığımız alışkanlıklar da bir diğer etkendir. Örneğin, ağladığımızda susturulmak için verilen şeker ya da iyi bir şey yaptığımızda ödül olarak alınan dondurma, yemekle duygular arasında bir bağ kurmamıza neden olabilir.
Duygusal ve Fiziksel Açlık Arasındaki Fark
Fiziksel açlık yavaş yavaş artar ve herhangi bir yiyecekle doyurulabilir. Duygusal açlık ise bir anda ortaya çıkar ve genellikle pizza, çikolata ya da cips gibi belli yiyeceklere yönelir. Ayrıca, duygusal açlık tatmin edildiğinde suçluluk hissettirebilir; fiziksel açlıkta ise vücut ihtiyacını aldığı için rahatlama hissi baskındır.
Başa Çıkmak İçin Ne Yapabiliriz?
Duygularımızı Tanıyalım: Yemek yemeden önce kendinize şu soruyu sorun: Gerçekten aç mıyım, yoksa bir şey hissedip bunu yemekle mi bastırmaya çalışıyorum?
Alternatifler Bulalım: Stresli hissettiğinizde bir yürüyüş yapmak, müzik dinlemek bir ya da bir arkadaşınızı aramak duygularımızı daha sağlıklı şekilde yönetmenize yardımcı olabilir.
Yemek yemek hayatımızın keyifli bir parçası ama duygularımızı bastırmanın bir yolu olmamalıdır. Gerçek açlığınızı ve duygusal ihtiyaçlarınızı ayırt etmeyi öğrendikçe, hem bedenimize hem ruhumuza daha iyi bakabiliriz.