Son yıllarda ekranların hayatımızdaki rolü giderek arttı. Telefonlar, tabletler, bilgisayarlar ve televizyonlar günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak, bu durum, beraberinde bir bağımlılığı da getirdi. Hepimizin artık çok aşina olduğu o kavram: Ekran bağımlılığı.  

Ekran bağımlılığı, kişinin dijital cihazları gereğinden fazla kullanması ve bu kullanımın mental ve fiziksel sağlığımızı olumsuz etkilemesi olarak tanımlanabilir. Bu bağımlılığın temelinde, ekranların beynimizdeki ödül merkezini harekete geçirme yeteneği yatar. Sosyal medya bildirimleri, bir oyundaki başarı hissi ya da online alışverişteki indirim arayışı, dopamin salınımını artırır. Bu da, tekrar eden bir kullanım döngüsü yaratır.  

Psikolojik açıdan bakıldığında, ekran bağımlılığı yüksek olan kişilerde sıklıkla kaygı bozuklukları ve depresyon gözlemlenir. Birçoğumuz, stresle başa çıkmak veya yalnızlık duygusunu bastırmak için ekranlara yöneliyoruz. Ancak, bu durum bir kısır döngüye yol açıyor: Daha fazla ekran süresi, daha fazla yalnızlık ve daha az gerçek yaşam doyumu demektir.  

Özellikle çocuklar ve ergenler, ekran bağımlılığından daha çok etkilenirler. Ergenlik çağındaki ekran bağımlılığı; dikkat eksikliği, akademik başarıda düşüş ve uyku bozuklukları gibi sorunlara neden olabilir. Yetişkinler içinse aile hayatındaki sorunlar ve iş yaşamındaki denge ekran bağımlılığından en çok etkilenen alanlardan biridir.  

Kısaca çözüm yollarına değinmek gerekirse: İlk adım, farkındalık yaratmaktır. Günlük ekran süresini sınırlamak, belirli zaman dilimlerinde ekran detoksu yapmak ve dijital cihazlarla geçirilen süreyi daha verimli kullanmak bu bağımlılığı azaltmada etkili olabilir. Ayrıca, ebeveynlerin çocuklarına örnek olması ve cihaz kullanımında sınırlar koyması önemlidir.  

Unutulmamalıyız ki, teknoloji bizim hizmetimizde olmalı, biz onun kölesi değil. Ekranların sunduğu avantajlardan faydalanırken, kendi hayatımızın kontrolünü elden bırakmamak hepimizin ortak sorumluluğu.