Her şeyin bir zamanı vardır, zamansız hiçbir şey olmaz. Doğaya baktığımızda çiçeklerin açma zamanı, hayvanların yavrulama zamanı, ağaçların filizlenme ve yaprağa-meyveye durma zamanı gibi bunları sıralayabiliriz.
İnsanoğlunun da hemen hemen her şeyi bir zaman çizelgesine bağlıdır. Ana rahmine düştüğü andan dünyaya gelinceye kadar belli bir zaman geçer. Eğer o zamandan önce çocuk dünyaya gelirse yaşamaz ölür.
Zaman dediğimiz olgu insan yaşamında ve aslında yeryüzünde hemen hemen her şeyin başı olarak algılanabilir, değerlendirilebilir. Zamandır deneyim dediğimiz şeyin özünde yatan. Zamandır olgunlaşmamızı sağlayan.
Elbette her şeyin başlangıç zamanı olduğu gibi bitiş zamanı da vardır. Her canlı doğar, büyür ve ölür. Canlılarda var olan bu zaman çizgisi cisimler içinde geçerlidir zira onlar da zamanla yıpranır ve yok olurlar.
Şirketler de ölümsüz değildir, onların da bir zamanı vardır. Yönetimler de belli bir zaman süreci için iş başına gelirler ve zamanı geldiğinde de görevi kendilerinden sonra gelenleri bırakırlar.
Zaman demişken aklıma gelen bir şarkı ile yazımı bitirmek isterim.
“Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol
Birçok giden memnun ki yerinden
Çok seneler geçti, çok seneler geçti
Dönen yok seferinden
Bir çare gönüller ne giden son gemidir bu
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler”