Atasözleriyle ilk tanışmaya başladığımız yaşlarda onları anlamlandırmakta zorlanmışızdır. Benim anlamlandırmakta zorlandığım atasözü de ‘’Öfkeyle kalkan zararla oturur’’ oldu. Büyüdükçe öfkeye dair tecrübelerim arttı ve istisnasız hepsinde şu senaryo gerçekleşti: Beni öfkelendirecek olay veya durum deneyimledim ardından kulaklarım kızardı, ellerim titremeye başladı ve birine bir şeylere zarar vermek hatta onu yok etmek istedim ve çoğu zamanda bunu yaptım & yapmaya çalıştım. Öfkem geçtiğinde yaptıklarımın sonuçlarıyla yüzleşirken aslında bunların hiçbirinin benim istediğim şeyler olmadığını fark ettim her seferinde. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissediyordum. Ancak bunun nasıl düzeltileceğini bilmediğimden tıpkı bir Kızılderili atasözünde söylenildiği gibi ‘’Ders ben öğreninceye dek tekrar etti’’. Zaman içerisinde kazandığım farkındalık ve öğrendiklerimi harmanlayarak bir sonuca vardım. Odamda tek başıma duygular hakkında çalışma yaparken farkına vardığım bu sonuç gözlerimi ardına dek açmıştı. Hem şaşkın hem de mutluydum.
***
Çünkü hayatım eskisi gibi olmayacaktı. Nihayetinde öğrenilen her yeni bilgi beraberinde acı ve sorumluluk getirir. Sizi merakta bıraktım biliyorum. Varmış olduğum sonuç her duygunun zihnimize beraberinde bir amaçla geldiğiydi.
Bir duygu zihnimize ani bir giriş yaptığında çantasında getirdiği amaçları hemen her hücremizle paylaşır ve hemen yapılmasını ister. Duyguların beraberinde getirdiği yapılacaklar listesi haliyle duygudan duyguya değişkenlik gösterir. Öfke duygusunun beraberinde getirdiği amaçlar arasında birilerine, bir şeylere zarar verme vb. gibi şeyler varken sevginin & aşkın beraberinde getirdikleri arasında sarılma, evlenme, onunla daha yakın olma vb. şeyler vardır.
***
Duygulara amaçlarını uygulama konusunda izin verdiğimizde herhangi bir düşünce süzgecinden geçmeden bu amaçların hepsi hayata geçmiş olur. Duygularımızla hareket etmeye başladığımızda düşünme süreçlerimiz bir süreliğine geri plana itilir. Duyguların etkisi geçtiğinde de tekrar çalışmaya başlayan düşünme yetimiz yaptıklarımızın sonuçlarıyla baş başa kalır. Sağlıklı bir düşünme işleminden sonra istemediğimiz sonuçlar aldığımızı gördüğümüzde de kendi kendimize yakınırız. Ancak iş işten geçeli çok olmuştur. Yüzsüzlük yapmaya başlarız; korkudan yaptım, öfkeyle yaptım, aşıktım yaptım, mutluydum söz verdim gibi bahanelerimiz vardır.
Duyguların sandığımız kadar masum olmadığıyla yüzleştiğimde onlara karşı hep temkinli olunması taraftarı oldum. Bu demek değildir ki robot gibi yaşayalım. Elbette seveceğiz elbette kızacağız. Ama bunları yaşarken duyguların beraberinde getirdiği amaçların da farkında olacağız ki sonradan üzülmeyelim.
Ve bitirmeden önce başta bahsettiğim atasözüne bir güncelleme getireyim. ‘’Öfkeyle kalkan zararla oturur’’ değil, ‘’ Duygularıyla kalkan zararla oturur’’.